Sadet BERKYÜREK

Tarih: 13.07.2014 08:14

Kadir Topbaş´ın prensesleri

Facebook Twitter Linked-in

İskenderun Belediye Başkanı Seyfi Dingil, göreve başlamasının 100. günü dolayısıyla basın toplantısı düzenledi. İskenderun´dan bir süredir ayrı kalmış, seçim kampanya dönemindeki performansını takip imkân› bulamamış birinin gözü ve bir siyasetçinin, yani siyasal iletişimin olmazsa olmazlarını göz önüne alarak izledim İskenderun Belediye Başkanı Sayın Seyfi Dingil´i.

Bu kadar yakından en son 2000´li yılların başlarında Reşit Bebek´in Akçay´daki evinde düzenlediği basın toplantısı sırasında geldiğinde takip etme imkânım olmuştu. O zaman Mete Aslan´ın yakın çalışma arkadaşlarından biri olarak Reşit Bebek´e, ‘böyle bir toplantıyla İskenderun´a zarar verdiği´ iddiasıyla ciddi bir tepkiyle geldiğini hatırlıyorum. Uzun zaman geçmiş; ilişkiler, bağlar hayli değişiklik göstermiş durumda.

Basın toplantısına dönersek;

-Projelerine, belediyeciliğe hakim bir ifadesi vardı. Ne yetersiz kadro, ne borçlar, ne de büyükşehre giden gelir kalem ve ünitelerinin erozyonunun mazlumluğu vardı. Vurgusu ise ‘hükümet benim arkamda´ idi. Devraldığı borç yükünden bahsederken de, etüdü tamamlanmış, bir kısmı uygulama aşamasına geldi dediği projelerinden bahsederken de bunu hissettiriyordu; ‘Benim hükümetim, benim bakanım, benim valim…´

-Selamlaşmada Meclis üyesi Filiz Özçörekçi benim de içinde bulunduğum sırayı es geçerken, Belediye Başkanı Dingil, Meclis üye sıralarındaki gazetecilerle selamlaşıp, basın koltuklarını kullanmayı tercih edenleri ise eliyle selamlamakla yetindi.

-Danışmanlar ordusuyla çalıştığını söyledi. Bunu gerekçelendirirken de hukuk bürosunu örnek gösterip, ‘hiç dava kazanamadık´ diyerek dayanak oluşturmaya çalıştı. Hem de daha 100. günde…

-Toplantının son derece aşina bir cümlesi, seçici bir algıyla kulaklarımızdan eşiği geçerken duyduğun doğru mu dedirtiyordu, zira Civelek döneminin sloganıydı: Her şey güzel olacak.

-İki kez sinirlerine hakim olamayabilir dedim, ama… biri tam toplantı başladığında kesilen elektrik ve buna hazırlıksız yakalanmaları. 25 dakikalık bir gecikmenin ardından toplantının başlatılıp, giriş-çıkış sirkülâsyonu devam eden meclis kapısıyla ilgili uyarı yaptığı andı: “Kapıyı kapatın! Kimseyi almayın artık!”

-Karayolları projesinden bahsederken, cümlesi uzun süre akıldan çıkmayacak gibi: Mozart´ın ve ayağında kunduranın dansının aynı yerde ayrı ayrı yapılacağı…

-Dingil´den kentin profiline bir cümle daha: “Akşam 8´de kapkaranlık bir şehir. Bir künefeci bir de dürümcümüz var.”

-5 Temmuz İskenderun´un anavatana katılışının yıldönümüne denk gelen festivalin, bu yıl Soma faciasından dolayı yapılmadığını satır arasında aktardı. Haklıdır, ama ‘yastayız, eğlenemezdik´ deyişini boşa çıkartan Ramazan etkinlikleri ve iftar sofralarına davet geldi ardından. Yani festival etkinlikleri bu yıl yas nedeniyle yapılmamış ise bu gerekçe, Ramazan etkinlikleriyle geçerliliğini kaybetmişti. Sorun kaynakta yatıyor ise, ‘festival yerine ramazan etkinliklerinden yana bir tercih´ kullanılmıştı anlaşılan.

Kadir Topbaş´ın Prensesleri başlığına gelince;

Merak uyandırıp okutması için seçildiğini de düşünebilirsiniz. Ama bu tanım, aynısıyla Seyfi Dingil´e ait. AKP´nin ‘abi belediye´ uygulamasında çabalar sonuç verip İskenderun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi´nin hamiliğini kazanınca kadro, ekip, proje, bilgi desteğini de almaya başlamış bile... Seyfi Dingil, İskenderun sahil projesi için işte İstanbul´dan gelen peyzaj mimarlar için kullandı bu tanımı: Kadir Topbaş´ın Prensesleri.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —