Körfez savaşı esnasında halka, meclise, anayasaya rağmen savaşa giren dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal kendini savunurken “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” demişti. Anayasal düzeni hiçe sayan siyasi iktidarın kadınların eşit yurttaşlık haklarına saldırısının taşları o günlerden bu günlere özenle döşendi.
Anayasada laik olarak tanımlanan ülkemizde Sünni, Türk ve erkekler için her hafta başka bir gerici hutbe yayınlayan Diyanet İşleri Başkanlığı bu seferde kadının miras hakkına göz dikti. “'Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır.' diyen Diyanetin açıklaması Medeni Kanun ve anayasaya aykırılık içermektedir. Din korkusu ile inananları terbiye etmeyi rutine dönüştüren Diyanet, “Kul hakkı ateşten gömlek” başlığı ile de korku imparatorluğuna hizmet etmektedir.
Medeni Kanun madde 419 “Miras bırakanın birinci zümre mirasçıları, onun altsoyudur. Çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar. Miras bırakandan önce ölmüş çocukların yerini, her tabakada halefiyet yolu ile kendi altsoyları alır. Miras bırakanın ölümünde altsoyla birlikte sağ olan baba ve ananın her biri, on altıda bir oranında mirasçı olur” diyerek eşit mirasçılığa işaret eder. Anayasa madde 10, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” diyerek mutlak eşitliğe işaret eder. Kanunun emredici hükümlerine rağmen kamu görevlileri anayasal düzene aykırı beyanatlarda bulunmaktadır.
Cumhuriyet tarihinin 102 yıllık geçmişinde 5 anayasa yapılmasına rağmen anayasal bir düzen kuramadığımız ortada. 1982 anayasanda olumlu olumsuz yapılan değişiklikler ülkeyi demokratik bir ortama değil gittikçe karanlığa götürüyor. Karanlıkta ilk saldırılacak unsurda kadınlar. Tüm yaşanan süreçlere rağmen kadınlar sokakları terk etmiyor, yüksek sesle haklarını savunmaya devam ediyor. Bir kesim tarafından marjinal olarak adlandırılan kadınlar haklarına, doğaya, halkların geleceğine sahip çıkma iradesini örgütleyerek büyütüyor. Marjinal olan kadınlar değil. Marjinal olan doğruyu karanlığa gömmeye çalışanlardır.
Diyanetin sayfasında 2017 yılından beri duran kadının miras hakkından bahsederken külfet-nimetden bahsetmektedir. Miras hukuku da buna dahildir diyen Diyanet evlilik ile kadına verilmesi gereken mehirden bahsetmektedir. Evlendiğinde mehir alan kadının oranına dair hiçbir veri yoktur. Boşanma halinde nafakadan dem vuran Diyanet nafaka oranlarından ve hükmedilen nafakanın hangi oranda tahsil edildiğinden söz etmemektedir. Üstelik nafaka hakkı sınırlandırılmalıdır şeklinde siyasi iktidarın taleplerinin gölgesinde bu tartışmalar yürütülmektedir. Ne söylersek söyleyelim nasıl olsa alkışlayan bir kitle var diye birbiriyle çelişen söylemler havada uçuşuyor. Tek hedef kadını güvencesiz, erkeğe mahkûm etmek.
Hukuki kolaylık gibi savundukları tapuda arabuluculuk genelgesi ile her türlü sahtecilikle kadınların miras hakkı elinden alınmaya çalışılıyor. Daha düne kadar fotoğraflı vekalet zorunluluğu getirilene kadar başka kadınları götürüp vekalet verdirip kadınları hiçbir talep olmadan boşayan bir toplum pratiğinden geliyoruz. Eril erkeklik kadını savunmasız bırakmak için her yolu buluyor deniyor.
Dünya nüfusunun yüzde 49,7’si kadınlardan oluşuyor. Kalan kısımda kadınların dünyaya getirdiği erkeklerden oluşuyor. Yaşamın kendisi kadınlar. Kadınların yaşam hakkını, kazanılmış haklarını yok etmek yaşamın kendisini yok etmektir. Kadın üretkendir. Yaşamın devamlılığını sağlar. Yaşamda yer alıyor, üretebiliyor olması demokratik toplumun gereklerindendir.
Eril erkeklik yılmadan kadının eşit yurttaşlık haklarına saldırıyor. Bir gün nafaka, diğer gün boşanma, bir diğer gün miras hakkına. Eşit ve şiddetsiz yaşam hakkımız görmezden geliniyor. Bir gecede çıkılmaya çalışılan İstanbul sözleşmesi, uygulamamak için her türlü bahanenin üretildiği 6284 sayılı yasa siyasi iktidarın yaratmaya çalıştığı kör karanlığın ayak izleri. Bunun farkında olarak söz kuruyor, sesimizi yükseltiyoruz. Nafaka, miras ve yaşam hakkımızdan elinizi çekin