Her zaman her koşulda yaşam hakkı korunması gereken kadınlar maalesef katledilmeye devam ediyor. 2025 mayıs ayı verilerine göre 131 kadın hayatını kaybetti. 178 kadın ölümü ise şüpheli olarak kayıtlara geçti. Şüpheli her ölümün mutlaka bir katili var mıdır? Olmadığının soruşturularak ortaya çıkarılması gerekir.
8 Eylül 2017 yılında Dörtyol’da Medine Kara isimli bir kadın hayatına son verdi. Savcılık etkin bir soruşturma yürütmediği için davası hala devam ediyor. Medine’nin ölümünün akabinde savcılık olay yeri ile ilgili bir inceleme ihtiyacı hissetmeden takipsizlik kararı verdi. Ablasının “Biz kışlık domates konservesi, reçel, salça yaptık. Kardeşim intihar edemez” çırpınışları ile itiraz süreçlerini başlattık. Takipsizlik kararı kaldırıldı, yeniden adli tıpa gönderildi. Hukuk mücadelesi ile şüpheli A.K hakkında intihara teşvikten dava açıldı. Olay yerinde inceleme yapmayan savcılık, şüphelinin evini boşaltmak istemesi üzerine Medine’nin kişisel eşyalarını aileye teslim ettiğinde günlüğü ortaya çıktı.
Günlükte “Bacağımdaki o bıçak izlerini ömrümün sonuna kadar unutmam emin ol. Defalarca beni tehdit ettin. Ağzıma silahı dayayıp öldürmekle tehdit ettin sustum.” gibi notlara ulaşıldı. Savcılığın ilk günden olay yerini detaylı incelememesinin sebebi ise faili meçhul. Sekiz aylık evli iken canından vazgeçen Medine’nin cenazesine faili ve ailesi katılmadı. Kısa bir süre sonra da sosyal medyada ailecek katıldıkları düğün görüntüleri paylaşıldı. Elife anne cezasızlıkla işleyen süreçte önce felç oldu, akabinde hayatını kaybetti. Abla 8 senedir bir umutla adaletin gerçekleşmesini bekliyor.
Henüz yargılamada yerel mahkeme aşaması devam ediyor. Karar verilmesi halinde üst mahkeme vs. derken zamanaşımı ile ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilecek. Bir kadın ölümü aydınlatılmadan adliyenin tozlu raflarına kaldırılmış olacak. Oysaki etkin bir soruşturma yürütülmüş olsa ilk günden olay yerinde günlüğü, telefon görüşmeleri incelenmiş olsa süreç bu noktaya gelmeyecekti. 2024 yılında 259 gibi rekor şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Hiçbirinde de etkin soruşturma yürütülmedi. Kadın ölümleri istatistikte bir veri olmaktan öteye gidemiyor. Oysaki şüpheli ölümlerin aydınlatılması adaletin gerçeklemesinin yanı sıra ölenin hatırasına da bir anlamda saygı olacaktır. Medine’nin arkasından annesi acılar içinde öldü. Babası her gün ağlıyor.
Dünya düzeni yeniden şekilleniyor. Kadınların kamusal alandan çekilip erkeğin tek güç olduğu ilk çağ uygarlıklarına dönüş yapılmak isteniyor. Özelleştirme ile devletin sorumluluğunda olan birçok kamu kurumu hesap sorulabilir olmaktan çıktı. Yıllar önce İskenderun limanı bir koyulup üç alınacak siyaseti ile kiralandığında beklenen ekonomik refah, şehrin ikilimin değişmesi ile sonuçlandı. Akdeniz’in incisi İskenderun bugün akşam saat sekiz olduğunda hayatın durduğu ölü bir şehir haline geldi. Hesabını soracağın kimse var mı? Parayı veren hesapta vermiyor. Basına suç çeteleri ile yansıyan haberlere rağmen herhangi bir soruşturma dair bir şey duymuyoruz. Otorite adaleti bulanıklaştırıyor
Kadın kazanımları ile de bulanık adalet artıyor. Şüpheli ölümler araştırılmıyor. Medeni kanunun tanıdığı haklar elinden alınmaya çalışılıyor. Ataerkil aile yapısının, kadını eve kapatan, bakım yükümlülüğü var eden yapısı entegre edilmeye çalışılıyor. Dünya yeni düzenini kurmaya çalışırken doğru yerden bakıp, mücadeleyi doğru yerden yönetmek gerekir. Kaybedilen her kazınım domino etkisi yaratır. Tıpkı hayatına son veren Medine’nin annesini, babasını, ablasını kendi mezarına koyması gibi. Medine için adalet ailesi için adalet. Bu ülkenin yargısı Medine’ye bir hayat borçlu.