Bu hafta sessizlik iki farklı biçimde karşımıza çıktı: Biri doğanın korunması adına alınan önlemlerle, diğeri ise İskenderun’da bir kışlanın duvarının ardında insan hayatının korunamamasıyla.
Hatay’da doğa ve insan yas tutuyor.
Hatay Valiliği’nin 28 Temmuz tarihli açıklamasıyla, orman yangını riski nedeniyle 24–30 Temmuz arasında tüm ormanlık alanlara girişler yasaklandı. Yaylacılık geleneğiyle yaşayan aileler için bu karar, sadece bir kısıtlama değil; doğayla kurulan kadim bağın geçici bir kopuşu. Sarıseki’nin sırtlarında göç hazırlığı yapanlar, Kisecik’in serinliğini özleyenler, bu yıl yaylaya çıkamayacak. Çünkü doğa, korunmak istiyor.
Ancak bu sessizlik, İskenderun Deniz Er Eğitim Alayı’ndan yükselen bir başka acıyla bölündü. 25 Temmuz’da yüksek ateş ve zehirlenme şüphesiyle hastaneye kaldırılan 7 askerden ikisi - Muhafız Er Hayrullah Halit Karaman ve İkmal Er Semih Erdoğan - tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. İlk otopsi raporları, aşırı sıvı kaybına bağlı çoklu organ yetmezliğini işaret ediyor. Peki bu açıklama yeterli mi?
Geriye, suskun bir kışla ve yürek burkan sorular kaldı.
CHP’li Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın sorusu çarpıcı: “Çölde susuz mu kaldı bu askerler?”
Askerlik temel eğitimi sırasında ölüm kabul edilemez. Hele ki bu ölüm, sıvı kaybı gibi önlenebilir bir nedene dayanıyorsa. Eğitim alanında yeterli gölgelik, su temini, sağlık takibi yok muydu? Öğle sıcağında spor yaptırılan askerlerin durumu, neden zamanında fark edilmedi?
Valilik, ormanlara giriş yasağını detaylı biçimde duyurdu. Ateşli piknik, kamp, çadır, STK etkinlikleri hepsi yasak. Doğayı korumak için alınan bu önlem yerinde.
Bu iki olay, Hatay’ın gündemini bir yas örtüsüyle kapladı. Yaylaya çıkamayanlar, ormanın sessizliğini dinlerken; İskenderun halkı, şehit düşen evlatlarının ardından dua ediyor. Her iki sessizlik de bir çağrı: doğaya daha dikkatli yaklaşmak, insan hayatına daha özenli davranmak.
Evet, İskenderun’daki olayla ilgili sessizlik sürüyor.
Ama bu sessizlik, sadece doğanın değil, ihmallerin de sesi olabilir. Yaylaya çıkamayanlar, belki bu kez kışlaya bakmalı. Çünkü doğayı korumak kadar, evlatlarımızı korumak da kamusal sorumluluk. İki askerimizin ölümü, sadece bir sağlık sorunu değil; bir yönetim sorusu.
Belki bu hafta, yaylaya çıkmak yerine bir fidan dikmek gerekir. Belki de bir askerin adını yaşatacak bir çeşme yapılmalı. Çünkü Hatay, bu temmuzda hem doğasını hem evlatlarını koruyamadığı için yas tutuyor.