Halit KATKAT


Sendika hakkı ve kullanılması arasındaki çelişki

Halit KATKAT


Bilindiği gibi işçilerin sendikalaşma hakkı hem Anayasa’nın 51. maddesinde hem de İş Kanunu’nda vardır. Ancak kâğıt üzerinde bulunan bu hakkın pratikte kullanılması o kadar kolay değildir.

Bunun nedeni işçi sınıfının tarihi süreçte fiili mücadele ile kazandığı bu hakkın kullanılmasının burjuvazinin işine gelmemesidir. Burjuvazi geçmişte işçi sınıfının birlik olarak kazandığı hakları, bu günkü dağınıklıktan yararlanarak geri almak istemesidir. AKP iktidarının bir seçim döneminde gündeme getirdiği “İki sendikaya birden üye olabilme” hakkı da yeni bir sendika kurabilme hakkı gibi kâğıt üzerinde var. Ama kurulan bu sendikanın toplu sözleşme yapma hakkı işçilerin fiili birliğine ve üretimden gelen gücüne bağlıdır.

Günümüzde mevcut bürokratik prosedüre göre toplu sözleşme yapabilmek için öncelikle işçinin üyesi olduğu sendikanın yüzde 1’lik iş kolu barajını aşması gerekir. Aşmamışsa sözleşme yetkisine sahip olamıyor. Ayrıca yüzde 50’li iş yeri barajı vardır. Bunu aşmak da epey zorlu bir süreçten geçmek gerekir. İşçi Anayasa’da yer alan bu hakkını kullanabilmesi için çoğu zaman adeta “yer altı örgütleri” gibi gizlice örgütlenme çalışması yapması gerekir. Bunu yaparken duyulursa patron tarafından duyulur duyulmaz işçiler “ikna odalarına” alınır, işten atmakla tehdit edilirler.

Diyelim ki işçi her türlü baskıya karşın bu işyeri barajını aştı, birliğini korudu... Ama bu da yetmez. Şöyle ki; her iş yerinin çalışan sayısı SGK’de kayıtlıdır. Sendikalara yetkiyi de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verir. Örneğin iş yerinizde 600 kişi çalışmakta ise yetki alabilmeniz için 301 üyenizin olması gerekir. Yapılan her üyelik Bakanlığa otomatik olarak yansıtıldığından Bakanlığın istediği sayıya ulaşıldığında başvuru yapılır. Bakanlık da hem sendikaya hem de patrona çalışanların çoğunun sendikaya üye olduğuna ilişkin belgeyi gönderir.

Bakanlık aynı zamanda patronlara itiraz etme hakkı tanır. Patronlar da genelde birtakım hileler ve asılsız iddialarla çoğunluğun sağlanamadığını iddia eder. Böylelikle sendikanın çoğunluğu ispat etmesi gerektiği gibi akıllara zarar bir yargı süreci başlar. Bakanlık yargı karar verinceye kadar sendikanın yetkisini askıya alır. Görüldüğü gibi   yasalarda yer alan bir hakkın kullanılması için işverenler ve onların yasal temsilcileri tarafından işçilerin önüne bir yığın engel dikilir.

Seçimler gündemdeyken bir defa işçiler şunu bilmelidirler ki meclise kimi gönderirlerse göndersinler ve o mecliste işçiler yararına yasalar da çıksa burjuva devlet aygıtı ve hükümet sistemi yürürlükte olduğu sürece işverenler kendi isteklerini uygulayacaklardır.

Sendikalaşma ve toplu sözleşme yapmanın yolu işçilerin sınıf sendikalarında örgütlenmeleri ve sınıf dayanışması ile üretimden gelen güçlerini kullanarak bu bürokratik engelleri aşmalarıdır. Bu nasıl olacaktır? Birincisi işyeri işçi dayanışması ikincisi aynı işkolundaki işçilerin dayanışması ve son olarak başka iş kollarındaki işçilerin dayanışması ile olacaktır. Burjuvazi ile işçi sınıfı çıkarları birbiriyle çatışan iki sınıftır. Birinin çıkarına olan diğerinin aleyhinedir. Bunun için işçi sınıfı bir bütün olarak sınıf kardeşlerinin çıkarlarını korumak için harekete geçecek reflekse sahip olmadan bu bürokratik engellerden kurtulamaz.