Mehtap Sert


Örseleme Sev

Mehtap SERT


Örselenmiş kadın sendromu, eşinden ya da duygusal bağ hissettiği partnerinden devamlı surette fiziksel, duygusal , cinsel şiddet gören kadınların psikolojik durumlarını tanımlayan bir kavramdır.  Lenore Walker tarafından geliştirilen örselenmiş kadın sendromu şiddet gören kadınların failden neden kaçmakta başarısız olduğunu açıklamıştır. Walker tipik bir şiddet döngüsünde üç aşama tespit etmiştir. 

İlk evre gerginlik evresi olup, kadın bu süreçte tartaklama, hakaret gibi basit şiddete maruz kalmaktadır. Korku, kaygı ve baskı altındaki kadın faille iletişim kurmakta zorlanabilir. Gerilim yükseldiğinde şiddetten kaçabilmek için faili yatıştırmaya, ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çaba gösterebilir. İkinci evre şiddet evresidir. Bu evrede şiddet ve gerginlikler artmakta, kadın ağır fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmaktadır. Üçüncü evre barışma evresidir. Failin özür ve pişmanlıklarıyla kısa süreli bir durağanlık ve özen devresi olan şefkat ve pişmanlık evresidir. Bu evrede kadın şiddetin sebebi olarak gösterilerek şiddet davranışının sorumluluğu alınmaz. Tüm bu evreler bittiğinde şiddet yeniden başlar ve döngü her seferinde şiddetin dozunu artırarak devam eder. Walker'a göre, şiddet, örselenmiş kadının hayatının süre giden ve kalıcı bir parçasıdır ve bu bağlamda şiddet gören kadının kafasındaki sorular, saldırganının kendisine şiddet uygulayıp uygulamayacağı yönünde değil de ne zaman hangi ağırlıkta şiddet göreceği yönünde şekillenmektedir. 

Ülkemizde aile içi şiddet verileri şiddetin yaygınlığının göstergesidir. Ataerkil aile yapısı nedeniyle kadınlar için şiddet çekirdek ailede başlamaktadır.  Bu nedenle şiddet kabullenilmekte, evlilikle birlikte eşlerinden gördükleri fiziksel veya cinsel şiddet olağan kabul edilmektedir. Ülke gerçekliği böyleyken boşanma davalarında toplumsal gerçekliğin aksine kararlar verilmektedir. Evlilik birliği içerisinde kadın değişik zamanlarda fiziksel şiddet gördüğünde ve evliliği devam ettirdiğinde bu şiddet af kapsamında değerlendirilmektedir. Oysa ki birçok kadın ekonomik başka bir seçeneği olmadığı, küçük çocuğu olduğu, gördüğü şiddetle ilgili eşi özür dilediği için evlilik birliğini devam ettirmektedir. Kadının burada şiddet döngüsünün içinde olduğunu bile fark etmemiş olma ihtimali çok yüksektir. Bu döngüde kırılma yaşadığında mahkemeler sistematik şiddeti af olarak değerlendirmektedir. Son şiddet vakasında kadın şiddete maruz kaldığı esnada kendisini korumaya çalışırken erkek failin kolunun çizilmesi gibi bir durumda karşılıklı şiddet kabul edilip, eşit kusurla tüm haklarını da kaybetmektedir. Kadın bir anda tazminatsız, nafakasız, çocukların velayeti kendinde, çaresizce seçeneksiz kalmaktadır. Burada hedeflenen toplumsal cinsiyet eşitliği değildir. Şehir efsanesi haline dönüşecek bu sonuçlar boşanmak konusunda kadınların çekingen davranmasına neden olacaktır. İşkence ve kötü muamele memur tarafından işlendiğinde zamanaşımı yok iken evlilik birliği içerisinde zayıf halka kadının uğradığı şiddet af edilmektedir. 

Kadını bakım yükümlüğü ile kamusal alandan eve hapsetmeye çalışan siyasi iktidar aslında şiddet döngüsünün tarafıdır. Yargıda siyasi iktidarın erilliğinin etkisi ile boşanma davalarında şiddeti devam ettirmektedir. Deneyimlediğimiz bir boşanma davasında hakim talep olmamasına, gelen teknik belgelerde aleyhe veri olmamasına rağmen küçük bir şehirde kadını akıl sağlığı için hastaneye resen gönderebiliyor. Erkek lehine delil olmayınca acaba buradan da bir şey çıkar mı diyerek kadını örseledikçe örseliyor. Babaannemin çok güzel bir bedduası vardı? Bir kadını yıllarca örseleyen davalı ile şiddet döngüsüne devam eden yargının malamat olmasını temenni ediyoruz.