Çocukluğumda duyardım: Arsuz’un Hüyük köyünden bin bir güçlükle gidilebilen bir yer varmış. Adına Sıcaksusoğuksu diyorlardı. Bir şelaleden beslenen buz gibi bir havuz ve yanı başında 35 derece sıcaklığında kükürtlü su…Bana cennet tasviri gibi gelirdi, abarttıklarını düşünürdüm.
Yıllar sonra Kıyılı ve Aktaş ailelerinden öğrencilerim oldu. Bu aileler Hüyük’ün tanınmış aileleriydi. Onlara sordum var mı öyle bir yer? Var dediler. Çoğu duydum dedi yalnızca iki öğrenci gittim dedi. Bir ekip kursak bize kılavuzluk eder misiniz dedim. Hay hay dediler.
Yaklaşık üç saatlik bir parkur… Kaya tırmanışı var, sudan yürüme var, arada dalıp çıkma ve yüzme var, kayadan kayaya seke seke yürüme var.
Üçüncü saatin sonunda çağlayanın şorlamasını duyduk. Hemen ilerimizde muhteşem bir havuz. Havuzun sağ duvarında kükürt sarartıları… Birbirimize yardım ede ede havuzun öte yanına geçtik. Aman Tanrım! Karşımızda tüm haşmetiyle şelale ve hemen sağında kayadan fışkıran sıcak su…Kayaların arasını kükürtle sıvamış ve küçük bir jakuzi oluşturmuş. Gözlerimize inanamadık. Harika vakit geçirdik. Anlatıp anlatıp insanları çatlattık ve her seferinde daha çok insanla bu geziyi gerçekleştirdik.
Dörtyollu arkadaşlarımız Sarımazı, Belen, Soğukoluk gibi yaylalarımız için “Bunlar da yayla mı, siz asıl bizim yaylalarımızı görün” derler, küçümserlerdi. 1500, 1600 m rakımdan söz edilir; temmuz, ağustos sıcağında yorgan, battaniye örtündüklerini, zaman zaman soba yaktıklarını ballandıra ballandıra anlatırlardı. Fındık ağaçlarından, böğürtlen, elma, yaban armudundan; meşe, gürgen ormanlarından; adlarını ilk kez duyduğumuz otlardan, çalılardan; şifalı bitkilerin hepsinin orada yetiştiğinden, on ayrı renkte açan ortancalardan ve neredeyse sürrealist adlara sahip çiçeklerden söz ederlerdi.
Ayna İskenderun Kültür ve Sanat Derneği yönetim kurulu üyesi Meral Toksoy ve değerli eşi Oğuz Bey’in daveti üzerine ilk kez Dörtyol yaylalarına gittim. Ne diyeyim Allah övmüş de yaratmış. Eksiği yok fazlası var anlatılanların. Yangının izi var yer yer ama alan kurtarılmış çok şükür.
Oğuz-Meral Toksoy ailesi harika insanlar. Bize yaylaları kenar köşe gezdirdiler. Konukseverliğin en güzelini sergilediler.
Hüyük de Dörtyol da çok değerli, masalsı güzelliklere sahip. Bu masalların kötüsü ne yazık ki yine insan. Geziyor, yiyip içiyor ve çöpünü cennete bırakıp kaçıyor. Lütfen bu güzellikleri yad eden değil yaşatan olalım.