Havaların ısınmasıyla İskenderun akşamları sazlı , sözlü olur.
Bildiğiniz; gönül eğlendirici, zevk verici, neşelendirici türden değil.
Gün batmaya görsün başına karakuş gibi inen, karabulutlar gibi savrulan sivrisineklerin sazı. Davetsiz misafirinizdir, kapıdan kovsanız pencereden, pencereden kovsanız bacadan girerler. Gönül eğlendirmeye değil, yürek iğnelemeye gelirler.
Vızıltı bitince, uğultu sona erince kurtuldum derken bir yanın acı acı kaşınır, kaşıdıkça kaşınır...
Bu insanoğlunun küçücük bir sineğe mağlup olmasıdır, canının yanması, rahatsız olması ve öfkelenmesidir.
Uykusunun dağılması, sabahı dar etmesidir.
İskenderun gerek iklim yapısı, gerekse de doğal yapısı nedeniyle sivrisineklerin mekanıdır.
Bataklıklar, sazlıklar, sulak alanlar da barınan, kış uykusunu kendi yaşamlarına uygun böylesi alanlarda geçiren sivrisinekler havaların ısınmasıyla, kanını emecek bir hayvan ya da insan ararlar, başına bir felaket gelmemişse tekrar bataklığa giderek ürerler, çoğalırlar.
Sivrisinekler, mitolojik insan kanı emici vampirler olmasa da ısırdığı yerde sıtma mikrobunu enjekte ederler.
Sıtma dünyada geçmiş yıllarda en büyük ölüm vakasının yaşandığı bir hastalık olarak bilinir. Dünyada 2021 yılında bile 619 bin kişinin sıtmadan hayatın kaybettiği açıklanmaktadır.
Geçmiş yıllarda ülkemizde yaygın şekilde sıtma vakaları olduğu ve bir çok insanın hayatını kaybettiği bilinir. Günümüzde ölümlerin olmaması sivrisinekten rahatsız olmuyoruz anlamına gelmemektedir. Bir insan akşam yemeğini rahat yiyemiyorsa, balkonunda oturup çayını yudumlayamıyorsa, serinleyemiyorsa, geceleri uykusunu rahat uyuyamıyorsa bu da bir hastalıktır. Yaz günlerinin boğucu nemli gecelerinin çekilmezidir. Sivrisinek yetmiyormuş gibi birde ithal angus sığırların kokusu, onlarla gelen sinekler, yaydığı hastalıklar sorun oldu İskenderun’a.
Günümüzde her ne kadar sivrisineğe önlem açısından pencerelerimizi tellesek de, cibinlikler kursak ta, sinek kovucu ilaçlar kullansak ta belediye ilaçlamaları yapılsa da önlenememektedir. Sivrisinek sorunu kovmakla değil bataklığı kurutarak, çevreyi temiz tutarak ancak çözülür. Bizler yıllardır sivrisinekle uğraşmaktayız İskenderun’da. Tarihin her çağında ve döneminde de İskenderun’da yaşayanlar sivrisinek sorunu yaşamışlardır. Bölgeyi geçmişte işgal altında tutan Fransızlar, askerleri sivrisinekten ve sıtmadan korumak için birliği yaz aylarında Atik Yaylasına çıkardıkları bilinir.
Feyezan Kanalı ıslah edilmeden, çevredeki bataklıklar kurutulmadan, İskenderun’un sivrisinek sorunu çözülmez, İskenderun güzelleşmez, şehirleşmez...
Feyezan Kanalı bataklıktır, sivrisinek yuvasıdır, çöplüktür, yağmur sularının göllendiği, her türlü pisliğin, katı atığın atıldığı, hayvan ölülerinin bulunduğu, çevreye iğrenç koku saldığı kadar, her türlü hastalığın oluşmasına sebebiyet veren konumdadır. Bu durum İskenderun’un hem çevre, hem sağlık, hem de şehirleşme sorunudur.
Bundan tüm İskenderunlular rahatsızdır. Belediye seçimlerinin politika malzemesi olan bu sorun, seçilen belediye başkanının da ilk adımının attığı yerdir. Daha da ilerisi bakanlar, valiler de çözüm için vaatlerde bulunurlar. Toplantı yaparlar, proje ortaya atarlar basın önünde. İskenderun’unu, İskenderun halkının önemsediklerini söylerler.
Halk umutlanır! Her vaadin sonunda umut, Kaf Dağının ardında kalır. Arşivlere baktığımda 2015’de Hatay valisi, milletvekilleri, belediye başkanı tarafından Feyezan Kanalının temelinin atıldığını gördüm.
Ne var ki, arkası bağlar gazeli.
Yıl 2025, yeni seçilen Belediye başkanlarımızı yine kanal boyunda inceleme yaparken görüyorum. Büyükşehir Belediye Başkanı, “ Feyezan Kanalı, İskenderun’un sorunu olmaktan çıkacaktır” diyor.
Niye çözülmesin ki?
Çobanın gönlü olursa tekeden teleme çalarmış derler. Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanımız da İskenderun’un fahri hemşehrisi.