Nurullah ER


HIRSZLIĞIN DA BÖYLESİ

Nurullah ER


Başkasına ait bir malı, eşyayı, değerli olan bir şeyi kimse görmeden alandır hırsız.
Hırsızlığı tüm dinler yasaklamış, günah bilmiş.
Kanunlar suç saymış.
Toplum ayıplamış, kınamış.
Ama hırsız yine de hırsızlığından vazgeçmemiş. Alışkanlığını, geleneğini insanlığın var oluşundan günümüze kadar getirmiş.
Hırsız güvende olmayan, kontrol altında bulunmayan her yere girer.
Girdiği yerde yükte hafif, pahada ağır ne varsa alır götürür.
Kaos ortamını çok sever hırsızlar.
Bölgemizde yaşanan depremde hırsızlara dair çok hikayeler dinledik, başka şehirlerden deprem bölgesine gelen hırsızları duyduk.
İskenderun’ da hasarlı evlerde kalan gideni toplayan hırsızların var olduğu söyleniyor. Konteynerde kalan aileler sık sık hırsızlık vakalarını anlatıyorlar. Yetmedi, boş olarak bildikleri konteynerleri alıp götürüyorlar.
16 Nisan tarihinde ATO konteynerinde de hırsızlık vakası yaşandı.
ATO Konteynerleri Çay Mahallesinde Ankara Ticaret Odası tarafından depremzedelere yardım amaçlı kurulmuş bir kent.
Daha çok depremde ofisleri yıkılan derneklere ve bazı esnafa kaymakamlık tarafından tahsis edilmişti.
Başkanlığını yaptığım İSÇEİD Derneğine de verilmişti. 
Kullanılmaya elverişli olmasa da yoktan iyi idi. Çünkü ofisleri yıkılan derneklerin hiçbir şeyi kalmamıştı. Bir derlenme, toparlanma sürecinde uygun görmek zorunda kalmıştık. Ne var ki kullanılacak durumda değildi. Suyu, elektriği yoktu. Yağan yağmur çatıdan girdiği kadar, içeriye de doluyordu. Alt yapısı olmadığından çevre pislik içindeydi. Kendi imkanlarımızla aldığımız eşyalarla iyi kötü idare ediyorduk.
Ne var ki İskenderun Körfezinin Yarıkkaya fırtınasına açık olduğu gibi, orası da nerdeyse hırsızlığa açık bir yerdi. Canı sıkılan hırsız başka bir yerde hırsızlık yapamadığı zaman ATO Konteynerlerine geliyor, eline ne geçerse alıp götürüyordu. Çünkü güvenliği yoktu, kamera yoktu. Daha önceleri de hırsızlık vakası yaşanmıştı aynı konteynerlerde. Konteynerlere çekilen elektrik kabloları, prizleri, şalterleri alınmış, girdikleri konteynerlerde değer arz eden şeyler götürülmüştü. Emniyete ihbarda bulunulsa da, kaymakamlığa bu şartlarda dernek faaliyetlerinin burada yürütülemeyeceği bildirilse de, basında yer alsa da herkes kulağının üstüne yatmıştı.
16 Nisan’da derneğimizin ofisinde yaşanan hırsızlık vakasında, kendi imkanlarımızla aldığımız masa, sandalyeler ve diğer demirbaşlar alınıp götürülmüş, yetmedi derneğin yasal prosedürlerini sürdürmek için bulundurduğu evraklar, dosyalar, defterler de alınmış. İnsan sormadan edemiyor. Haydi sandalyeleri, masayı, tabureleri üç beş kuruşa sattın. Derneğimizden başka kimsenin işine yaramayan bu materyaller niçin alındı? 
Hırsızlığın böylesine de insanın pes diyesi geliyor.
Nasrettin Hocanın oğlunun dediği gibi. “Biz hırsızı bırakmaya çalışsak da, onlar bizi bırakmıyorlar. Şimdi kala kala boş konteynerler kaldı, güvenliği sağlanmazsa onları da kamyonlara yükler götürürler. 
Taciz mi, caydırma mı, bıkıp usandırma yöntemi mi? İnsanın aklına çeşit çeşit düşünceler geliyor, kaygıya düşüyor, şüphe ediyor, yeterli delil olmasa da. 
Şubat’ta deprem vurmuştu dernekleri, şimdide hırsızlar. Şu anda Konteynerler kullanılacak durumda değil, hiçbir eşyası da yok. Kayıtlı evrak, dokümanlar da kalmamış. Depremden çıkılmış gibi, yine sipsivri orta da kaldık.
Hırsızlık vakaları emniyet görevlilerine bildirildi, şikayetçi olundu. Prosedür gereği polisin işi olay inceleme yerini yapmak, parmak izi almak, tutanağını tutmak oluyor. Emniyet güçleri olayın takipçisi olsa da bu zamana kadar yaşanan hırsızlık vakalarında sonuç alınamadığından umutlu değiliz. Bu olayın ardından hırsızlar yakalandı, eşyalarınız, malzemeleriniz, dokümanlarınız bura da gelin alın beklemesi biraz hayal görülüyor. İnşallah yanılmış oluruz.
Hırsızlık vakaları bugün bir ülke sorunudur. Aslında hırsızı yakalamadan öte, hırsızlığın yapılmaması için önlem alınması, hırsızlığa çözüm üretilmesi gerekir.
Dernekler kamu yararına faaliyet gösteren kuruluşlardır. Demokrasinin yaşamasına, güçlenmesine, ülke yararına, toplum adına görev yaparlar.  Böylesi bir kuruluşun güvenliğini sağlamak, destek vermek, yardım etmek devletin ve yerel yönetimlerin görevidir. Bir ülkenin demokrasi güçleri ne kadar güçlü ise devlet de o kadar güçlü olur. 
Umarız devletin yetkilileri konuyu ciddiye alırlar, mağduriyetlerimizi giderirler ve bir daha da hırsızlık vakalarının olmaması için gerekli güvenliği sağlarlar.