Sadullah ÇAĞLAR


Edebiyat Dünyası ve Politika

Sadullah ÇAĞLAR


Bilimsel tarih bizlere politik olmayı öğretti. Bir gün bilim adamına sormuşlar: Politika ne anlama gelir? Bilge kişi, “politika insanlaşma” demektir.
Aslında uygarlık tarihi yazının keşfi sonucu insanoğlunun en büyük başarısı, arayış içerisinde olan kişi “bir kitap okudum dünyam değişti.”
Edebiyat, insanoğlunun özgür olmasında başlıca kaynaktır. Shakespeare, “kitaplar aklın ilacıdır” dediğinde gerçeği haykırıyordu.
Yazar, sanatçı ve onun ötesinde politik olmak zorunda mı? 
Evet efendim.
Genel kültür yeni insana geçiştir. Örneğin felsefeciler okunan her kitabın insanın dünyasını değiştirdiğini söyler.
1789 insanlığın en önemli yeniliği, insan hakları evrensel beyannamesi, laik Cumhuriyet’in kurulmasıyla bin yıllık mezhep savaşları sona erdi.
Bu görkemli yeniliğin altyapısını aydınlar hazırladı. Jean Lacques Rousseau, Saint Just Diderot ve Voltaire…
Saint Just, “Yeni bir Cumhuriyet mi kurmak istiyorsunuz? Önce halkı yoksulluktan kurtarın” der. Peki Voltaire ne diyor? “Kim özgürlüğünü yitirmişse o özgürlüğünü savunmadığı için yitirmiştir.” 
Örneğin, insanlığa aykırı olan ölüm cezasının batı dünyasında kaldırılması bir ödül değil, binlerce insanın canıyla kazanılmış haktır.
İdamın yasaklanması için yüzyılın ötesinde insanlık büyük mücadele ve karşılığında bedel ödedi. 
Dünya edebiyatı klasiklerinden Sefiller romanının yazarı Victor Hugo, senatör olduğu süreçte 1859 yılında senatoda söz alarak şöyle der; “Sayın üyeler, ölüm cezası barbarlığının kaldırılması, genelde ifade özgürlüğü çok önemli bir haktır ve idamın kaldırılması için laik, hoşgörü ve birlik içinde Cumhuriyet için senatoda bu eski çağlardan kalma, eskimiş yasaklarla anlaşılmaz kısas anlayışa karşı yazar yapıtlarında senato ötesi arkadaşla oylarımla mücadele edeceğim. Burada senatoda ilan ediyorum yüzyıllar önce insan yaşamına son veren çivilemeyi, çarmıhın önünde yemin ediyorum.” 
Sonuçta Hugo senatoda ölüm cezasına karşı çıkışı idam mahkumlarının umudu ve çığlığı olmuştur. 
Burjuvazi kısa zaman sonra kendi öncü olduğu Cumhuriyet’e ihanet etti.
Sonuçta katı rejim Hugo’yu mahkûm etmeye hazırlanırken Fransa’dan kaçan yazar Belçika’da uzun yıllar sürgün hayatında yaşayarak en büyük eseri olan Sefiller romanını yazar.
Victor Hugo anılarında, “Eğer idama karşı mücadele vermeseydim en önemli siyasal eserim Sefiller ve Notre Dame Paris kitaplarını yazamazdım” diye yazar. Dostoyevski Ecinniler romanında siyasal kişilerin politikadan kaçışını eleştirir. Ecinniler romanından dolayı çarlık yönetimi yazarı ölüme mahkum eder. Dostoyevski son anda kurşuna dizilmekten kurtulur.
Bilim adamı Servet Tanilli’nin unutulmaz deyimiyle, “siyasal kişi çağından sorumludur.” Bize göre aydın, kendini sanık olarak değil tanık olarak ortaya koymalıdır, tıpkı Sokrates gibi.
Ne demişti büyük filozof Eflatun, “yaşadığının dünyanın insanı ol.” Bazen Edebiyat hocası Mine Urgan’ın anılarını okuduğum, çeviri yaptığı Thomas More’nin Ütopya kitabını yeniden incelediğim zaman çağın filozofun ölümü pahasına krala başkaldırışı saygı duyulacak bir olaydır. İngiliz edebiyatı Rus edebiyatını çok etkilemişti tıpkı Fransız kültürü; Shakespeare, İki Şehrin Hikayesi’nin yazarı Charles Dickens gibi…
Fransız yazarları özellikle Henri Barbusse, savaş karşıtı romanı Ateş kitabının yazarı öldüğü zaman Paris’te cenazesinde bir milyon insan yürüdü. 
Acaba Hitler Almanya’sı neden kültürü öne koydu. Hedef Oxford’tu. 2. Dünya Savaşında Naziler Londra’ya bomba yağdırırken önce Londra kütüphanesini hedeflediler. İnsanlığın kaderini değiştiren Kapital eserini Karl Marx Londra kütüphanesinde yazarken şöyle der; 
“Kapital dünya sömürge ülkesinde yazmam çok ilginç bir rastlantı. Aslında Shakespeare’in başkentinde kapital kitabına çalışmam doğaldı.
Sevgili Eşim Jeneya Shakespeare’in unutulmaz serenatlarını okuduğum zaman büyük dehaya ve Atinalı Timon ya da Thomas More’nin ütopya eserine çok şey borçluyum. Çalışmalarımı sıralar Londra’nın sisli gecelerinde hafif yağmur altında Times nehrinin köprüsünden sulara bakar yeni tezlerimi yazardım.
Avrupa’da sürgün kaldığım yıllarda Londra’nın tiyatrosunu özlerdim. Ve kapitalizmin doğum ülkesini nasıl aşacağız diye düşünürdüm.” 
Evet, aslında büyük dehanın hayallerini Ekim yeniliği, Nazizm’i yenerek insanlığı kurtarmıştı. 
Türkiye’de edebiyat ve politika sürecine baktığımız zaman büyük deha Atatürk’ün Latince harf devrimi, her zaman söylediğimiz gibi yeni insana geçişti; yani Rönesans devrimi. 
Politik yazarların Türkiye’de öne çıkması Reşat Nuri Güntekin’in geçmişteki çalıkuşu romanında haber verdiği geri kalmışlığı ancak eğitimle aşılacağını teşhir etmişti. Yine aynı yazarın Yeşil Gece, Kafka’nın Değişim ve Dönüşüm kitapları gibi Batı kapılarının aşılma başlangıcıydı. Aslında politik olmayan kitaplar öncü olamazlar. 
Yazımızı William Shakespeare’in sözleriyle bitirelim;
“Utan ey Çağ! Soylu insan yetiştiremez oldun.”
Bu yazı, babam ve ustam Mehmet Çağlar efendiye adanmıştır.