Müslüm KABADAYI

Tarih: 25.07.2018 11:03

ÇAL ZENNUBE!

Facebook Twitter Linked-in

Son çökmeden sonra sağ topuğunun üzerinde yaylanarak döne döne halayın başına geçen Çolak Hammut, “Hayda!” der demez hem halaydakiler hem gelin atı hareketlendi. Düğün alayı Daşaka´nın yolunu tutarken, bir yanda erkekler diğer yanda kadınlar çiplik çalarak saymacalarını söylüyorlardı. Önünden geçilen kimi evlerden atılan şekerleri, demir paraları toplamak için koşturan çocukların cıvıltısına bayraktarın komutları karışıyordu. Gelinle damadın sevdasına köycek şenlik yapan düğün alayı, dalga dalga yol alıyordu.

Türküleri saya saya, göbek ata ata Daşaka´ya geldiğinde düğün alayı, davulcu ve zurnacıların topuklarından ter akıyordu. Sırtlarındaki elbise sıkılsa bir ton su akardı tokmak sallamaktan, avurt şişirmekten. Müzikleriyle düğün alayını coşturup dalgalandıran Domların yorgun düştüklerine, aldırış eden yoktu. Bayraktar Babilli´nin inceliği de olmasa, onlara su vermek de kimsenin aklına gelmiyordu. Köyün ozanı da olan Babilli onların suyunu, yemeğini, yatıp kalkma ihtiyaçlarını eksiksiz yerine getiriyordu. “Düğüncünün yüzünün gülmesi, Domların karınlarının tok ve sırtının pek olmasından geçer,” diyordu. Daşaka´daki incirin altında onların su ihtiyaçlarını hemen karşılayan Bayraktar Babilli, halaybaşına dönerek:
“Gelini attan indirme faslına geçiyoruz uşak!” dedi. 
“Olmaz hısım, bir Zennübe de burada oynayacağız!” yanıtını verdi Çolak Hammut.
Bayraktarın karşılık vermesini beklemeden söze giren Zurnacı Neci, anadili Domcanın vurgusuyla:
“Bre Hammut! Çal Zennübe, çal Zennübe! Kalmadı bende avurt!” dedi. 
Halay kurulmuştu bir kez. Davulcuların tokmağı derilerin üzerinde seğirtmeye başlamıştı bile. Damlar, arının attığı oğul gibi insan kaynıyor, Daşaka´da iğne atılsa yere düşmeyecek kadar düğüncü toplanıyordu. Göz ucuyla kalabalığı süzen Neci, Çağlayan tarafından esmer güzeli, alımlı mı alımlı bir kadının meydana girdiğini gördü. Bakanların gözlerini üzerinden alamadığı kadın, sanki oyunun öyküsündeki Zennübe´ydi. O anda eli ayağına dolaşan Neci, tükürük bezlerinin kuruduğunu hissetti. 
Belik belik örgülü saçları belinden sarkan esmer güzeli, endamlı yürüyüşüyle halayın başına geçerken, yılların halaybaşı Çolak Hammut´un bedeni zangır zangır titriyordu. Masaldan çıkıp gelmiş peri güzeli kadının havayı yaran göğsünden ipek mendilini çıkarmasıyla kendine gelen Neci de, avurtlarını balon gibi şişirerek zurnayı gökyüzüne dikti. Âdeta Kraliçe Zenobya´nın gökçekimi aşkına, Zennübe müziğini zurnanın gümüş pullarının parıltısıyla gökyüzüne nakışlayan Neci´nin yüreği, daha fazla dayanamadı.
Binlerce gözün meraklı bakışları arasında, Zurnacı Neci´nin Zennübe nakışlı yüreği, halay başındaki kadının göğsünde gümleyiverdi.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —