Halit KATKAT


Bürokrat Sendikacılığın İflası

Halit KATKAT


İşçi Konfederasyonları ile Hükümet arasında 600 bin kamu işçisini kapsayan Toplu Sözleşme görüşmeleri Türk-İş, HAK-İŞ ve Hükümet arasında imzaların atılmasıyla sona erdi. Hem de işçilerin ve hatta sendika şubelerinin görüşü alınmadan imzalandı. Oysa daha imzadan bir gün önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’la dört saatlik bir görüşme yapan Türk-İş Başkanı Ergün Atalay görüşmenin ardından yaptığı değerlendirmede; “Teklif yüzde 100 olumlu değil ama olumluya yakın bir teklif gibi gözüküyor. 11’i aştık, 16.57’yi bulmadık” diyerek grev yasağı kararı karşısında söylediği sert sözleri geri aldı. Ama Atalay bu son teklif için; “Arkadaşlarımız üyelere gidecekler, üyeler evet derlerse, biz de Çalışma Bakanlığına ‘Bir problem yok’ diyeceğiz. Hayır derse yolumuza devam edeceğiz!” demişti. Peki, ne oldu da işçilere sormadan sözleşme imzalandı? Bir ay önce yazdığım yazıda “Bakanlık önce % 16 teklif etti. Sonra bunu alay eder gibi %17 ye çıkardı” diye yazmıştım.

Bazı medya platformlarında memur ve işçi arasındaki farklılıkları sürekli işleyen, memurların maaş ve sosyal haklarını öne çıkarak ayrımcılığı körüklemektedirler. Bu paylaşımlar, esas çelişkinin işverenle çalışanlar arasında olduğunu unutturmaya çalışmaktadırlar.  Kamu işçileriyle yapılan bu sözleşme elbette memurların maaş atışlarını ve özel sektör çalışanlarının ücretlerini de etkileyecektir.

Bu nedenle işçi ve memur sendikaları eğer üyelerini, işçi ve memurların çıkarlarını düşünüyorlarsa işçi-memur ortak meclislerle talepleri birleştirerek güçlü bir eylem planı yapabilirler.

Söz konusu zam beklentisi içinde olan bu çalışanların gücünü gözden geçirirsek TUİK verilerine göre 600 bin kamu işçisi, 3 milyon 651 bin emekli sandığı çalışanı, Toplamda 4 milyon 251 bin çalışan eder.  Bu sözleşmenin yeni yılda yapılacak en büyük toplu sözleşme olan asgari ücreti etkileyeceğini göz önüne aldığımızda, üretimden gelen bu gücü kullandıklarında, bu gücün açamayacağı kapı olamaz. Kaldı ki bunlara ek olarak 15 milyon 351 bin 511 emeklinin talepleri de savunulduğunda gücün büyüklüğü daha iyi anlaşılır. İşçi ve emekçi sendikalarının ortak meclis oluşturarak bu konuları bugüne kadar görüşmeleri gerekirdi. Ne var ki bürokrat sendikacıların bu gücü birleştirmeye ne niyeti ne de amacı var.

Burada grev yasaklarından korkmayan her üyenin hakkını hukukunu koruyan yeni bir sendika anlayışına gerek var. Partilere göre bölünmeyen kendi siyasetlerini kendi sınıf sendikalarıyla yapan, “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” ilkesine göre mücadele eden bir sınıf sendikası zorunluluğunu yaşam her gün yeniden işçi sınıfına dayatıyor.