Halit KATKAT


Anayasa Tartışmaları

Halit KATKAT


Bu günlerde Anayasa tartışmaları gündemde… Kimi anayasa değişsin diyor kimi değişmesin diyor. Ama Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar 1921,1924, 1961 ve 1982 de olmak üzere dört anayasa yapılmış.

1961 Anayasası, bir darbe anayasası olmasına karşın Türkiye'de işçi ve emekçilere geniş haklar tanıma açısından en ileri anayasa olarak kabul edilir. Getirdiği bazı önemli yenilikler:

İşçilere ve kamu görevlilerine sendika kurma hakkı, grev ve toplu sözleşme hakkı ve herkese izin almaksızın dernek kurma hakkı bu Anayasayla sağlandı.
Yine Üniversitelere ve TRT'ye özerklik verildi.

Anayasa Mahkemesi bu Anayasayla kuruldu.

Üniversitelere tanınan özerklik sonucunda üniversitelerde öğretim üyelerinin, akademisyenlerin ve öğrenci temsilcilerinin oylarıyla seçilen üniversite senatoları oluşturuldu. Ben de İTÜ de öğrenciyken öğrenci temsilcisi seçimine katılmıştım. 82 Darbesinden sonra üniversitelerin özerkliği kaldırılarak yetkiler üyeleri atama ile gelen YÖK’e devredildi.

1980 Darbesiyle iktidara gelen Kenan Evren 1960 anayasa için “Bu elbise bize bol geldi. İçinde oynamaya başladık” diyordu. Daha sonra kendi hazırlattığı 1982 anayasasını oylatarak kabul ettirdi. O zaman bu anayasayı İstanbul Hukuk Fakültesi Dekanlığı da yapmış olan Pro.Dr. Orhan Aldıkaçtı başkanlığında bir kurul hazırladığı için bu anayasaya Aldıkaçtı anayasası da deniyordu. 1982 Anayasası zaman içinde çok sayıda değişiklik geçirdi. Özellikle 2001, 2010 ve 2017 yıllarında, anayasanın önemli maddeleri değiştirildi. Bu durumda “anayasa değişmez” iddiası boş bir iddiadan ibarettir.

Çok maddesi kendi iktidarlarında değiştirilmiş olan bu anayasaya uymadıklarını Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımadıkları çeşitli kereler açıkladılar. İyi de tanımadıkları, maddelerine uymadıkları bir anayasa yapmanın ne anlamı var? Ya da yeni değişikliğe uyacaklarının garantisi var mı?
Şurası açıktır ki halk desteğini ve siyasi meşruiyetini kaybetmiş olan iktidar, anayasa değişikliğini gündeme getirmesinin nedeni yeni ittifak arayışlarıdır. Bu nedenle ittifak yapacağı burjuva ve feodal gurupların isteği doğrultusunda Anayasada değişiklik yapmak istiyor. Daha önce terörist dediği gurupları silahsızlandırıp onlarla ittifak yapmak istemektedir. İktidarlar kendilerine her zaman bir düşman yaratmaya ihtiyaç duymuşlardır. Daha önce Kürtlere düşman muamelesi yapan iktidar şimdi İmamoğlu özelinden hareketle Kemalist muhalefeti düşman olarak ilan etmiş görünüyor.

Burada önemli bir konu olarak şunu görmek gerekiyor. Bu mücadele denkleminin hiçbir tarafında işçi sınıfıyla ittifak görmüyoruz. İster Kürt illerinde istersen batı illerinde kayyım atanan belediyelerde işçilerin kayyımlara karşı çıkışını, herhangi bir eylem yaptığını görmüyoruz. Kayyımlar, kendi bildikleri gibi rahat rahat görevlerini yaptılar, işçiler bir direniş göstermedi. İşçi sınıfı mücadelesine şaşı bakanlar  “işçiler duyarsız, bilinçsiz” diyebilirler. Ama hangi görüşten olursa olsun belediye yönetimleri onlar için işverendi. Belediye yönetimleri de kerameti kendinden menkul kent uzlaşısı adı altında kendi görüşlerine yakın olanlarla ittifak yaptılar ama işçi sendikalarının da yer alacağı kent meclisleri kurmayı akıl etmediler.
Haftaya işçi ve emekçiler için anayasayı tartışacağız.