Meral Tabakoğlu TOKSOY


14 AY SONRA İZTUZU’NDAYIM

Meral Tabakoğlu TOKSOY


Yaşadığımız, asrın felaketinin üzerinden 14 ay geçti. Kabustan bir hafta sonra, Muğla’nın Ortaca ilçesinin, Dalyan mahallesi sığınağımız olmuştu. Normal şartlarda gelindiğinde, kafa dinlemek ve yeni yerler keşfetmek için ideal olan bu beldede, kendimi garip ve mahsun hissetmemin nedenini, bir yıl sonra ülkemin en yetkili ağzından öğrenecektim. Gerçekten de mahsundum ve kendimi suçlu hissediyordum. Bir dakikada onlarca düşünce geçiyordu kafamdan. Kısacası ne yapacağım konusunda sağlıklı bir karara varamıyordum. Öte yandan eşimin rahatsızlığı, devam eden artçı depremler, sağlıklı bir barınma ortamının olmayışı, burada kalmayı zorunlu kılıyordu. Daha önceleri de geldiğim ve çok beğendiğim bu yer de artık cazibesini yitirmişti. Altın kafes içinde, o yıkık dökük memleketimi arıyordum.
Şimdi yine aynı yere gezme amaçlı gelmiş olmama rağmen, son hatıralarla kuşatılmış haldeyim. Oysa gezilip görülecek ne çok yer var.
Bunlardan bazıları, İztuzu Plajı, Dalyanağzı Plajı, Kargıcak koyu, Aşı koyu, Sultaniye Kaplıcası gibi. Deniz sezonunun dışında da gelseniz, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan bu bölgede, gezip göreceğiniz çok yer bulabilirsiniz. 
Eski uygarlıkların kalıntılarıyla bezenmiş bu bölge, açık hava müzesi konumunda. Tarihi yerler arasında akla gelen ilk yer, Kaunos Antik Kenti. (Likya’nın önemli ticaret kenti) Dağın yamacına oyulmuş, Kaunos Kaya Mezarları ise Dalyan’ın önemli simgelerinden.
Geçen sene sığınağımız olan evin bulunduğu yer, Dalyan’ın 7 km. dışında küçük bir orman köyünü andırıyordu. Dünyaca ünlü “İztuzu Plajına” da çok yakındı. Plajın dünyaca ünlü olmasının nedenleri, 5 km’ye varan uzunluğundan ziyade, deniz suyu ve tatlı su arasında bulunan ender plajlardan olması. 
Doğallığı ve temizliği ile dünya çapında aldığı ödüller sıralanacak olursa;
- Avrupa’nın En İyi Açık Alanı, 2008 (The Times)
- Avrupa’nın En İyi Plajı, 2011 (Zoover ve Meteovista)
- Avrupa’nın en iyi 7. Plajı, 2013 (Trip Advisor)
(Wikipedia.org)
Plaja Caretta caretta’ların yumurtlaması da bir başka önemli özelliği. Bu durumdan dolayı “Kaplumbağa Plajı” da deniliyormuş. Fransa, İtalya ve Uzakdoğu ülkelerinde lüks yiyecek olarak tüketilmesinden dolayı, nesli tükenme tehlikesi altında olan bu sevimli hayvanlar hakkında yeni edindiğim bilgi beni çok duygulandırdı. 2 – 3 yılda bir yumurtlayan Caretta caretta’lar oritasyon adı verilen içgüdüleri sayesinde, yumurtalarını sadece kendilerinin doğduğu kumsala bırakmaları… İnsanı duygulandırdığı kadar da mutlu eden bir döngü böyle sürüp gidiyor.
Çok anlamlı ve özel bir durum değil mi sizce de. Yeri gelmişken, çoğumuz biliyor olsa da bu hayvanlar hakkında bazı bilgileri paylaşmak isterim. Boyları 115 ile 150 santim arasında değişen Caretta’ların ağırlıkları 150 kiloyu bulabiliyormuş.
Nisan ve mayıs ayları göç ve çiftleşme ayı olarak biliniyor. Mayıs temmuz arası ise yumurtlama. 80 ile 100 arasında yumurta bırakıyorlar. Uzmanlara göre her yüz yumurtadan çıkan bir, iki yavrunun yaşaması neslin devamı için yeterliymiş. İki aylık kuluçka döneminden sonra gece vakti yumurtadan çıkıp, ufuk aydınlığını takip ederek denize yöneliyorlar. Yavruların yumurtadan çıkması temmuz ayında başlayıp, eylüle kadar da devam ediyor
Çok önemli bir bilgi de yumurtadan çıkan yavruların, çevrede başka bir ışık yansıması durumunda, ölümlerine neden olabilecek yanlış hedeflere yönelebilmeleri. Bu nedenle gün batımından doğuşuna kadar İztuzu Kumsalı’na girmek yerel yönetimler tarafından yasaklanmış. Kendilerini gösterdikleri hassasiyetten dolayı yürekten kutluyor, ülkemizin her köşesinde, her canlıya aynı özenin gösterilmesini diliyorum.
Carettaların yumurtladığı sahiller Dalyan’la sınırlı değil elbette. Köyceğiz, Anamur, Yumurtalık ve bizim bölgemizde bulunan, Samandağ bunlardan bazıları. 
Geçen sene şubat ayının yarısından, martın sonuna kadar burada kalabildik ve dolayısıyla kaplumbağalarla tanışma fırsatı bulamadık. Hatta bu arzumu, belki de teselli arayışımı, kitabımın ilk sayfasında yer alan, “Ah Figen” isimli şiirimde dillendirmiştim.
***
“Keşke Carettalar erken gelseydi bu yıl
Yumurtadan çıktıklarını görseydim
Acılara sevinci katık eder
Elimle taşırdım denizin koynuna”
***
Yaşadığımız kabustan sonra sizler nasıl hissediyorsunuz bilmiyorum ama üzerinden sadece on dört ay geçmesine rağmen, bana öyle uzak, silik, sisli geliyor ki… 
Hani bazı olaylara, ‘dün gibi’ deriz ya bana öyle gelmiyor işte. Felaket filmlerinden izlediğimiz sahneler gibi görüntüler, acılar, çaresizlikler var gözümün önünde. Ama çok uzakta kalmış, bize ait olmayan puslu fotoğraflar… 
Böyle hissetmemin altında yatan duyguyu henüz çözemedim. Halâ kabullenemedim mi yoksa, yok saymak mı istiyorum? Kim bilir belki de bilinçaltım kendince sağaltma yolları arıyordur…

mugla.ktb.gov.tr sayfasından faydalanılmıştır.