Tarih: 11.06.2025 18:10

Tarihi hamam yıkımda da hasar aldı

Facebook Twitter Linked-in

İskenderun/SES
İskenderun'da 1890 yılında kurulan tarihi Türk hamamlarından Yeni Hamam, yanı başında bulunan ve yerinde dönüşüm kapsamında yapılan yıkımda kubbe bölümünden hasar aldı. Yeni Hamam, Bakizade Hamamı olarak da biliniyor. İskenderun'daki Yeni Hamam, Kültür Bakanlığı tarafından 'tescilli kültür varlığı' olarak ilan edildi ve tescil altındaki yapıya 'izinsiz müdahale edilemeyeceği' yazısını tabela olarak astı.

Bina yıkılırken hamam hasar gördü

Şehitpamir Caddesi ile Kanatlı Caddesinin 'havuzlu çarşı' bölümünün kesiştiği noktada bulunan ve daha önce Vakıfbank ve lojmanları olarak kullanılan altı katlı bina, 6 Şubat depremlerinde ağır hasar alınca, yıkım kararı verildiği ve yeniden dönüşüm kapsamında, yeniden inşa edilmek üzere yıkıldı. 
Şehitpamir Caddesi ve Kanatlı Caddesi üzerindeki bazı esnaf, 135 yıllık tarihi yapı olan İskenderun'daki Yeni Hamamı'nın, Vakıfbank ve lojmanları olarak kullanılan binanın yıkımı sırasında hasar gördüğünü, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür ve Turizm Hatay İl Müdürlüğü ve diğer ilgililerin hiçbir işlem yapmadığını savundu ya da buna ilişkin bir işlem yapıldığını görmediklerini ifade etti.

Hamam, makaleye de konu oldu

İskenderun Yeni Hamamı, bilimsel makalelere de konu olmuştu. Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Osman Eravşar, 2004 yılında 13 sayfalık makalesinde, 'Yeni Hamam', "İskenderun Yeni Bath (Bakizade Hamamı) olarak ele aldı. Hamamın rölevesi (üç boyutlu bir yapının iki boyutlu çizimlerle yapılan planı, kesitler, cepheler ve detaylar ile ifade edilebilmesi için yapılan ölçü alma işlemi) ve fotoğraflarının da yer aldığı makalede, "... İskenderun tarihin her döneminde Anadolu'dan güneye inen yolların güzergahı üzerinde yer almıştır.1 Bu özelliğinden dolayı kent, tarihi süreç içerisinde kervanların geçtiği bir tür menzil kenti niteliğinde olmuştur. Kentte tarihi dönemlerde çeşitli yapılar inşa edilmiştir. Bu yapılar içerisinde hamamlar sayı olarak azdır. 1649'da kente gelen Evliya Çelebi şehirde hiç hamam olmamasını birazda şaşırarak anlatmıştır. Bu sebeple şehirdeki hamamlar 17. yüzyıl sonrasında inşa edilmeye başlanır. Bu makalede İskenderun kent merkezinde bulunan ve Yeni Hamam ismiyle de bilinen Bakizade Hamanı mimari yönden ele alınacaktır..." ifadesine yer veriliyor.
Hamamın, şehir merkezindeki Şehitpamir Caddesinin 50. sokak ile kesiştiği köşede yer aldığı anlatılan makalede şunlara yer veriliyor: "Hamamın doğusuna bitişik olarak 2 katlı bir ev, güneyine bitişik komşu parselde ise zemin+ 5 katlı Vakıflar Bankası binası bulunmaktadır. Hamamın bacası bu binaya bitiştirilerek yükseltilmiştir. Böylece yapı iki yönden· binalar, diğer iki yönden ise cadde ve sokağın çevrelediği yamuk planlı bir parsel üzerine oturmaktadır. Yapının herhangi bir kitabesi yoktur. Tarihlendirmemize göre 18. yüzyılın sonlarında Çifte hamam olarak tasarlanan yapının her iki bölümü de soyunmalık, soğukluk v e sıcaklık mekanlarından oluşuyordu. Ancak yakın yıllarda kuzeydeki kadınlar bölümünün soyunmalığı ve soğukluğu yıkılıp yerine dükkan yapılınca geriye kalan sıcaklığı erkekler bölümüyle birleştirilmiştir. Hamam, düzgün yonu ve moloz taş malzemeden inşa edilmiştir. Düzgün yonu malzeme daha çok kemerlerde ve kubbe gibi özen isteyen yerlerde görülürken, moloz taş malzeme beden duvarlarında kullanılmıştır. Hamamın giriş bölümünün bulunduğu Şehit Pamir Caddesi üzerindeki cephede, iki dükkan ile muhdes binaların giriş cephesi de bulunmaktadır. Hamamın soyunmalık bölününün cephesi, yol çizgisiyle tam bir paralellik gösterirken, kuzeydeki dükkan cepheleri yol çizgisinden içeri doğru çekilmiştir. İçeri doğru çekilen bölümün farklı dönemde yapıldığını gösterir dilatasyon (genişleme) bulunmaktadır. Giriş cephesi diğer cephelere göre oldukça yüksek tutulmuştur. Cephenin üst kısmı dışarı doğru 4 cm. kadar taşkınlık yapan bir saçak çıkıntısı ile sınırlandırılmıştır. Bu saçak çıkıntısı bir sıra duvar örgüsü ile sağlan­mıştır. Cephenin orta yerine yakın bir bölümde yan yana iki dikdörtgen pencere bulunmaktadır. Bu iki pencereye göre biraz daha aşağıda: olan dikdörtgen formlu bir üçüncü pencere daha yer almaktadır. Cephenin kuzey tarafında hamamın bir kısmının bozularak oluşturulduğu iki dükkan bulunur. Bunlar betonarme karkas olarak soğukluk bölümünün yıkılarak ortadan kaldırıl­ması sonucunda inşa edilmiştir. Hamamın soyunmalık bölümüne ulaşmak için bu cephe üzerinde bulunan iki kanatlı ve büyükçe bir kapı kullanılmaktadır. İç tarafta, kapı büyükçe bir eyvana açılmaktadır. Buradan girilen soyunmalık bölümü, ortada merkezi kubbe ile buna dört ana yönden merkeze yönelen dört eyvanın oluşturduğu merkezi plana sahiptir. Eyvanlar sivri tonozlu olarak inşa edilmiştir. Sivri tonozlarda kilit taşı kullanılmamıştır. Bu durum hamamı sütrüktürel (yapısal) olarak oldukça zayıflatmıştır. Kubbeye geçiş elemanı olarak pandantif (bir kubbenin kare veya çokgen bir alanın üzerine yerleştirilmesine olanak sağlayan mimari bir bileşen) tercih edilmiştir. Ana yönlerdeki eksenierin üzerinde dört pencere açılmıştır. Kubbe eteğinin biraz yukarısına yerleştirilmiş pencereler dikdörtgen biçimindedir. Ortada ise sekizgen planlı mermer bir havuz da bulunmaktadır. Havuzun ortasında çanaklar halinde yer alan fıskiyeler geç dönem özelliğine uygun olarak kıvrımlı hatlara sahiptir. Bu mekanın zemini ise mermer Ievhalar ile kaplanmıştır..."

Geç Osmanlı dönemi eseri

Makalenin sonuç bölümünde şu değerlendirmeye yer veriliyor: "Tipolojik olarak Osmanlı Hamam mimarisinin bütün özelliklerini bu hamamda görmek mümkündür. Diğer yandan hamamın inşa tekniğine bakıldığın­ da, özenli bir işçiliğinin olmadığı dikkati çekmektedir. Bu durum, hamamın Geç Osmanlı döneminde inşa edilmiş olduğunun göstergelerinden birisidir. İskende­run'a gelen Evliya Çelebi, buradaki yapılardan bahsederken İskenderun'da hiç hamam bulunmadığını belirtmiştir. Aslı Vakıflar Genel Müdürlüğü'nde bulunan hamama ait bir vakfiye mevcuttur. 5 Zilhicce 1318 (3 Mart 1901) tarihli Hacı Ahmet Efendioğlu Hüsnü Bey Vakfiyesinde, hamam vakıf malı olarak sayılmak­tadır. Ancak, vakfiyenin yazıldığı tarihten önce hamamın mevcut olduğu ve vakfa gelir getirici bir akar olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda hamam, en erken 18. yüzyıl sonu, 19. yüzyıl başlarında inşa edilmiş olmalıdır. Geç dönemde inşa edilen hamamlar genelde, şehrin dışında ve daha gösterişsiz yapılardı. Bu tip hamamlar genelde vakıflara ve şahıslara gelir getirmek amacıyla inşa edilmişlerdir. Eser, 'haçvari dört eyvanlı köşe halvetli plan tipi'nin alt türü sayılabilecek bir planda inşa edilmiştir. Bu plan tipi Anadolu'da Selçuklu Döneminden başlayarak sevilerek kullanılmıştır. Bu planda inşa edilmiş olan Selçuklu dönemi eserleri şunlardır: Ani Menuçehr Hamarnı (1143), Kayseri Hunat Hamarnı (13. yüzyılf, Divriği Bekir Çavuş Hamarnı (13. yüzyıl). Bu plan tipi Osmanlı döneminde de sevilerek kullanılmıştır. Osmanlı döneminde bu plan tipinin uygulandığı örnekler; Balat İbrahim Bey Hamarnı, İzmir Yeşildirek Hamarnı (17. yüzyıl), Tire Eski Yeni Hamam (16. yüzyıl), Edirne Kapı Hamarnı (1548), Trabzon Hacı Arif Hamarnı (17. yüzyı1), Trabzon Meydan Hamarnı (19. yüzyıl), Ürgüp Rum Hamarnı (1901), Tokat Erbaa Hacı Ahmet Hamarnı'dır (19. yüzyıl). Bakizade Hamamı, özellikle cehennemlikteki ana hacanın bulunduğu yer bakımından dikkati çeker. Normalde ana baca ocağın hemen üzerinde yer alır. Ancak Bakizade Hamamında baca, ocağın hemen üzerinde olmayıp, hamamın ortasındadır. Hamam gerek malzeme ve teknik, gerekse plan düzenlemesi bakımından Türk hamam mimarisinin genel özelliklerine sahiptir. Geç dönemde inşa edilmiş olması sebebiyle, bazı teknik farklılıklar görülür. Bununla birlikte kullanılıyor olması, korunup yaşatılıyor olması büyük bir şanstır. Dileğimiz bu şansının uzun ömürlü olmasıdır."

Hamam yeri iş hanı yapılmak istenmiş

Dönemin hamam işletmecisi Mete Arıç, 10.11.1989 tarihli İskenderun 2. Noterliğinin 27676 sayılı ihtarnamesiyle hamamın 1990 yılı içerisinde yıkılarak işhanı yapılması istenince konuyu yargıya yansıttıklarını belirtiyor. Fransız işgalini yaşamış ve milli mücadeleye tanıklık eden Yeni Hamam konusu, Arıç tarafından yargıya taşındı. Kültür varlığı özelliği taşıması ve 2863 ile 3396 sayılı yasalar uyarınca korunması gerektiği tespit edilince, hamam, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1.03.1990 tarih ve 526 sayılı kararla 2. derece tarihi eser olarak tescil edilmişti. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyeleri Prof. Mehmet Tunçel ve Cebe Özer tarafından Adana 2. Bölge İdare Mahkemesinde görülen 1990/653 esas nolu dava dosyasına gönderilen bilirkişi raporunda, Yeni Hamam, Osmanlı Hamam Mimarisinin Türkiye'deki en önemli örnekleri arasında gösterildi. Yargı süreci devam ederken, Vakıflar tarafından yürütülen kat karşılığı inşaat yaptırılması işi 17.04.1990 tarih ve 20495 sayılı Resmi Gazetede yayımlanınca, hamamın 'Kültür Varlığı' olarak tescil edilmesi üzerine ihale iptal edildi.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —