Leman GÖÇMEN


Zafer Haftamız

Leman GÖÇMEN


26 Ağustos gece sabaha karşı topların çelik ağzı çaldı. Bir hücum marşı çok yıllar önce milli bayramlarımızın kutlanması, hatırlanması hepimizin önceliğiydi.

İstiklal Savaşımızın en büyük zaferi olan 30 Ağustos bir hafta kutlanılırdı ve kendimi bildiğim bu uzun ömür çizgim içinde her bayram çifte bayram olarak kutlardık.

Ne mutlu yine selamlıyorum sevgili Atamızı. İsmet Paşamızı, Mareşal Fevzi Çakmak´ımızı ve daha nice isimsiz kahramanlarımızı sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Yaşlı beynim, bedenim bu yıl bir ay geç kaldı; affetsinler. Son yazımın da konusuydu… Soğukoluk´ta küçücük evimiz ve bahçem vardı. Küçük bir incir ağacım vardı. Onun dallarına çamaşır mandalları ile al bayrağımızı gururla asardım.

Tek ana yolu olan Soğukoluk yolunun üzerindeydim. Elimde hortum bahçemi suluyordum. Bir subayla, muhtarımız geçiyorlardı. Durup bayrakları görünce hemen bir asker selamı çaktı. Bende anında selamına karşılık verdim. Sonra öğrendim ki yeni atanan Gürsel Öztürk paşamızmış. Bir kaç gün sonra 30 Ağustos Zafer Bayramımızı telefonla kutladım. ´Ziyaretinize gelmek isterim´ dedim. Çok memnun oldu. Oğlum Tarık ve gelinim Nermin´le bizi Kanatlı Kışlası´nda ağırladı. Rahmetli eşinin gül çiçeğimizi çok sevdiğini öğrenmiştim. Bir saksı ful götürmüştük. Allah selamet versin. Bir yüzbaşı torunu olarak vatanı seven Zeki Göçmen´in kızı olarak çok gururluyum.

Umarım bu bayramda çok güzel bir askeri törenle kutlanır. Geçmişimize sahip çıkmazsak geleceğimiz olmaz. Çocuklarımıza Kurtuluş Savaşımızı anlatın. İlerdeki yaşlarında her şeyi öğrenirler ancak vatan sevgisi ve bilinci çok küçük yaşlarda, şuurlarında yerleşmeli.

Rahmetli Özal Japonlara sormuş; 'Siz bu Hiroşima´yı nasıl canlı tutuyorsunuz?' 'Okula göndermeden vatan sevgisini aşılarız. Siz yeteri kadar Çanakkale´yi bile öğretmiyorsunuz.' cevabını almıştı. Ben öyle hatırlıyorum. Nitekim o dönemde her 18 Mart´ta Çanakkale´ye geziler düzenlenir, okullar grup grup harp müzelerini ziyarete giderlerdi. Bizler zaten hep gittik. Hep kutladık. Çocuklarımızın babası Çanakkaleli´ydi. Her 18 Mart´ta Belediye Başkanlığına telgraf çekilir kutlanırdı.

Bir defasında boğazdan geçmiştik. Mehmetçiğimizin kocaman boğazın sırtlarına ´Önce Vatan´ yazısı görünce göz yaşlarımı tutamamıştım. Ne mutlu bana ki, her yapılması gerekeni hem yaşadım hem çocuklarıma gücüm yettiği kadar yaşattım. Fazlası, tanrının hükmündedir.

Milli bayramlarda bayrak asma mecburiyeti vardı. Zabıtalar çarşı pazar dolaşırlardı. Bayraklarınızı asın diye uyarırlardı. Maşallah şimdi zahmet oluyor gibi. Bayrak asanlarımızın sayısı gittikçe azalıyor. Bu arada öğretmenlerimiz de bu konuda daha duyarlı olmalılar. Bu pandemi de çok aksaklıklara yol açtı. Aileler çocuklarının eğitimini neredeyse evlerine taşıdılar. Dilerim tez elden sonlanır, vatandaşlarımız selamete çıkar. Çok sıcaklarda sağlık sorunlarımızı daha da zora soktu. Sabundan başka yapacağımız yok.

Pek çok canları kaybettik. Arkadaşlar, akrabalar hepinize tanrıdan rahmet diliyorum. Hoşçakalın.