Meral Tabakoğlu TOKSOY


TACİZ HER YAŞTA

Meral Tabakoğlu TOKSOY


Bugünkü yazımın konusu, gündemden hiç eksilmeyen, ama buna rağmen yaşananların binde birini bile oluşturmayan, kadına ve çocuğa taciz! Konuya girmeden evvel, abiliğinden, dostluğundan, arkadaşlığından onur duyduğum, sevip saydığım erkeklere selam gönderiyorum. Doğal olarak onlar da hemcinslerinin bu ahlâksızlığından utanç duyuyor ama bizim hislerimizi anlamaları kolay değil…

Şu yazıyı kaleme alırken bile, eşimi, oğullarımı, erkek kardeşimi, abimi zor durumda bırakır mıyım? Tepki alır mıyım kaygısı duymalı mıydım? Evet, itiraf etmeliyim ki şu anda bu kaygıyı az da olsa taşıyorum.

Taciz ve tecavüz toplumda ihmâl edilir düzeyde değil ve bu durumun mağduru çocukların ve kadınların, eski ruh sağlığına kavuşmaları uzun tedaviler gerektirebiliyor. Tabi tedavi olacak imkânı varsa…

Peki neden önlenemiyor? Neden kadınlar, çocuklar bu acıları çekmek zorunda kalıyorlar?
Hepimiz şaşırsak da doğruluğuna şahit olduğumuz, bu tür davranışları sergileyenler, Toplumun herhangi bir kesimine ait kişiler değil.

Her meslekten, değişik statüdeki, ahlâk yoksunlarının sergilediği davranış bozukluğu veya sapkınlık hali.  

Akli melekesi yerinde olmayanlar hariç, tacizin hiçbir bahanesi veya hafifletici sebebi olamaz olmamalı.

Sizler, yani beyler, lütfen bir anlığına kadın olduğunuzu varsayın. Sokakta bir erkek lâf attığında, üstünüzü başınızı kontrol edip, benden mi kaynaklanıyor diye düşünmenin acısını anlayabilir misiniz? Veya bir yakınınızın “Giyimine dikkat et! Sen de aranıyorsun!” gibi uyarıcı sözlerde bulunabilmesi… Kadınlar için söylenen alçaltıcı ata sözleri bu düşüncenin ürünüdür. Aileler yıllardır bu ata sözleriyle büyüttü çocuklarını.

“Kızını dövmeyen dizini döver!” dediler “Karnından sıpayı sırtından sopayı.” dediler. Hep dediler. Kulağımıza doldura doldura hem de.

Arkadaşlarımızla sohbet ederken birbirimize sorarız; tacize uğramayan var mı diye. Acıyla karışık gülümseme oluşur yüzlerde ve halâ utanarak anlatılır. Taciz sadece dokunmak, istismar etmekle sınırlı değil. (İstismar kelimesinin, eylemi hafiflettiğini düşünüyorum. Doğrusu “Taciz veya Tecavüz.” Olmalıydı.)

Aklınıza gelen birçok konuda tacize maruz kalabiliyoruz.

“Psikolojik taciz!”

“Cinsel taciz!”

“Dinsel taciz!”  Bunlar birkaç örnek sadece.

Belki de en masum sayılanı (ki asla değil.) laf atmak! Hayatında laf atılmayan kadın olmadığına bahse girebilirim. Arkasından ıslık çalınması, takip edilmek, (Bunlar çoğunlukla eskilerde kalan yöntemler.) reddedildiği halde ısrar edilmesi, rahatsız edici imalı bakışlar, özgürlüğünün kısıtlanması. Çalışmasına engel olunması, El şakaları yapılması, Mesajla rahatsız edici sözler yazmak. (Bir defaya mahsus atılan mesaj suç olmuyormuş (!))

Üç beş satır sohbet etmediğin kişinin, eski dost gibi samimi davranışı. Bunu bilerek yaptığınızı anlıyoruz bayım. Bizler yedimizde de yetmişimizde de biliriz tacizi, anlarız tehlikeyi. Bize, “Yanlış anladın, senin kalbin kötü, sen ne sandın deme sakın!” senin aklından ne geçiyorsa onu sanıyoruz.
Face’de, ortak arkadaşlardan dolayı sayfana aldığın birinin, özelden; “merhaba nasılsınız?” diye yazması doğru gelmiyor bana ve geldiği yere anında gönderiyorum. (Birkaç defa yaşamışlığım oldu.) Sayfamdaki birçok kadın aynı şeyden şikâyet ediyor “lütfen özelden yazmayın!” diye uyarı yapıyorlar. Buna gerek olmalı mıydı?
Çocuklar tacize uğradığında korktuğu için konuşamıyor ama bu durum giderek iyileşiyor. Aileler daha tedbirli, ilgili davranarak çocuklarını bilinçlendiriyor ama tacizcilerde azalma yok!

Arkadaşım anlatıyor; “Özelden yazan birini kısaca cevapladıktan sonra, benimle ilgili soru sormaya başladı. Ben yine kibarca vaktimin olmadığını, konuşmak istemediğimi söyleyince adam delirdi. (Sizinle iddiaya girerim eğer konuşmaya devam edip saatlerce lak lak etseydi muhtemelen, “Hafifmeşrep” diye damgalanacaktı. Bu gibilere soruyorum; ne istiyorsunuz kadınlardan? Konuşsa hafif kadın, konuşmasa kalbi kötü…)

Ben engellemeyi akıl edene dek neler yazdı. Kalbimin kötü olmasından tut medeni olmadığıma kadar. Arkasından da üst üste dizdiği, yazdığı kitapların fotoğrafını atması. “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” zihniyeti toplumun her kesiminde kol geziyor.

Bir başka arkadaşım gözleri dolarak anlatıyor; “Köyde ortaokul yoktu kış aylarında ilçedeki teyzemde kalıyordum, teyzemin kocası taciz ediyordu. Allahtan teyzem her yere yanında götürdüğünden daha ileri gidecek ortam bulamadı. Şimdi düşündüğümde teyzemin de bildiğini ve beni böyle korumaya çalıştığını tahmin ediyorum. Kimselere söyleyemedim, korku dolu zor yıllar geçirdim. Gerçi, geçti mi bilmiyorum. Zira, ben kimselere güvenmem ve kimseyi coşkuyla sevemem…”
Erkek çocuklarının da hemcinsleri tarafından tacize, tecavüze uğraması dehşete düşürüyor insanı. İzlediğim bir televizyon programında, yetmiş yaşında bir adam, çocukluğunda uğradığı tacizi anlatırken yüzünü dumanlıyor, sesini değiştiriyorlardı…

Tacize, tecavüze maruz kalanların yıllarca saklamaları, bundan utanmaları yaşadığı olay kadar trajik değil mi?

Başkasının işlediği suçun, masumların yüzüne yamanmasına göz yumuyorsak, insanlığımızı gözden geçirmemiz gerekmiyor mu?