Meral Tabakoğlu TOKSOY


ŞÜPHE

Meral Tabakoğlu TOKSOY


Şüphe, yani kuşku; bir olay karşısında emin olamama veya güvensizlik duygusu diye açıklanıyor.
Kuşku, hepimizin içinde var olan, fakat, yaşanan olumsuz gidişatın etkisiyle artış gösteren bir his.
Kuşkularımız zaman zaman tedbir almamızı sağlayabilir; bu bağlamda yaşanabilecek herhangi bir olumsuzluğun önüne geçmiş oluruz.
Ama şüphelerin minimuma indiği bir hayat, mutlaka daha keyifli olurdu.
Birçok şeyden şüphe eder hale geldiysek, haklı nedenlerimizin olduğu su götürmez bir gerçek!
Bir ürün alırken kazıklanmaktan korkuyorsak, benzer örneklerin etrafımızda yaşanmış olmasından kaynaklanıyordur.
Dükkan dükkan dolaşıp aynı ürünün, ayrı fiyatlarla satıldığını görmemiz şüphemizi doğruluyor.
Yaşadığımız her deneyimle, kuşkularımız biraz daha semiriyor ve daha ince eleyip sık dokur hale geliyoruz. 
Market buzlukları dondurulmuş ürünlerle dolu iken, uzmanlar, paketlenmiş, dondurulmuş gıdalardan uzak durmamız için uyarıyor. Hayati önem taşıyan gıda maddelerindeki sahtekarlıklar hayal gücümüzü zorluyor.
İki ay kadar önce, bizzat tanık olduğum olay akıl alır gibi değildi. Bir komşumuz zeytinyağı almış, bize de tavsiye ediyor. Buraya kadarı normal de kilosu 40 TL dediğinde, ne diyeceğimi bilemedim. Tedirginliğimi, şaşkınlığımı şu an sizin de hissettiğinizi tahmin edebiliyorum. (O günlerde zeytinyağının ortalama fiyatı 250 TL.) Böyle bir fiyata satılan zeytinyağının içeriği ne olabilirdi? 
Sonunda dayanamadım, “Lütfen yemeyin!” diyebildim. Üstelik, tanıdıkları, dürüstlüğüne emin oldukları birinden almışlar! Bana da küçük bir kavanoz verdiler:(onlar da beni ikna etme çabasındalar:) (hala saklıyorum belki bir yerlerde tahlil ettirebilirim diye) 
Eskiden köylüden, üreticiden aldığımız şeyleri gönül rahatlığı ile tüketirken, şimdi onlardan da kuşkulanıyoruz. Maliyeti düşürmek için her gün yeni hileler icat ediliyor.
Durumun bu seviyelere gelmesi Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, konuyla alakalı kararlı bir politika sergilemeyişi, denetimin ve cezaların yetersizliği diye düşünüyorum.
Geçen hafta İskenderun’un markası sayılan bir yerde köfte ekmek yemek istedik. Bizim bildiğimiz köfte, koyun veya dana etinin kıymasından olur. 
Lastik gibi tuhaf bir tat! Et kokusu bile olmayan bir şey. Köfteyi ne ile yaptıklarını sorduğumda hazır köfte olduğunu söylediler. Et kokmuyor az bir tavuk kokusu var dedim. Çalışanlar ne kullandıklarını ya gerçekten bilmiyordu (ki bu imkânsız!) ya da geçiştirmeye çalışıyorlardı. O anda orada olmayan sahibiyle sonradan telefonla konuştuğumda, aslında kasap kıymadan yaptıklarını fakat o gün bitmiş olduğunu söyledi. (Yani olması gerekeni) Oysa çalışanlar tam tersini, yani hep bu köfteyi kullandıklarını ve bir şikayet almadıklarını söylemişlerdi.
Kullandıklarını iddia ettikleri hazır köfte, herkesin güvenerek aldığı ünlü markalardan biriydi. 
Yaşadığımız bu olayda her şey şüpheli görünüyor. Kullanılan hazır köftenin mutlaka analiz edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Biz yaştakiler bu tür ürünleri tüketmesek de çocuklar ve gençler, içeriğini düşünmeden tüketiyor. Gelecek neslin sağlığını, bugün alınacak kararların belirleyeceğini unutmamak lazım…
Hayattaki en önemli şey sağlık olduğu için, gıda ürünleriyle ilgili kuşkularımıza ağırlık versem de maalesef şüphelerimiz sadece bu alanla sınırlı değil.
İki hafta önceki yazımda deprem kuşağında olan Japonya’dan bahsetmiştim. Japon uzman; yapılan binaları denetleyen kurumun olmadığını, buna gerek de duyulmadığını, yönetmelik neyse ona göre inşa edildiğini anlatıyordu.
Ülkemde denetleyenlere de onların denetçilerine de itimat etmiyor olmamız bizim suçumuz değil. Ahlaki değerlerini koruyanların ağır bedeller ödediği, ahlaksızlığın ödüllendirildiği zamanlarda yaşıyoruz.
Ve bu zamanlar bitmek bilmiyor…
Yıllar önce yapılan bir kamuoyu yoklamasında halka; en çok güvendiği kişi sorulduğunda, “Seda Sayan” ilk sırada yer almıştı.
O günlerde popüler olan bu isim, samimiyetinden, doğallığından, halkın güvenini kazanmıştı. (Başka etkenler de vardır mutlaka) 
Olayın kaç yıl önce olduğunu, o sırada kimlerin yönetimde olduğunu da hatırlamıyorum. Çok da mühim değil zaten, o veya bu. 
“Samimiyet ve güven!” cevap bunların içinde gizliydi.