Halit KATKAT


Sıvı yağ üretiminde 'yerli ve milli' bir politika yok

Sıvı yağın gıda sektörünün yanı sıra biyodizel üretimi, gıda, kimya ve enerji sektörlerinde kullanılıyor olması nedeniyle sıvı yağa olan ihtiyaç artmıştır.


 

Sıvı yağın gıda sektörünün yanı sıra biyodizel üretimi, gıda, kimya ve enerji sektörlerinde kullanılıyor olması nedeniyle sıvı yağa olan ihtiyaç artmıştır. Bu artışı karşılayacak iç üretim olmadığı için ihtiyaç dışarıdan karşılanmak zorunda kalınmaktadır. Bu nedenle petrolden sonra en fazla döviz, yağlı tohum ve türevlerine ödenmektedir.
Sıvı yağ konusu özellikle zeytinyağı ve ayçiçek yağı üretimine ülkemizde önemli bir yere sahip olan Hatay ilimizi de yakından ilgilendirmektedir.
CHP Milletvekili Orhan Sarıbal´ın 18 Mart tarihli Evrensel Gazetesi´ndeki açıklamalarına göre “Türkiye´nin yaklaşık 3 milyon tonluk bitkisel yağ arzının yalnızca 750 bin tonu yerli üretimle karşılanırken, hammadde ihtiyacının geri kalan yüzde 75´lik bölümü ithalatla karşılanmaktadır.”
Bu bize sıvı yağın fiyat artışlarının ve sıvı yağda kalite bozulmasının da nedenlerini vermektedir. Sıvı yağ ihtiyacımızın üçte ikisini ithalatla karşılamaktayız. Burada ithalatçılar kazanırken tüketiciler yağı daha pahalıya yemekte, yağlık tohum ve zeytin yetiştiricileri gübre, ilaçlama, sulama vb. girdi maliyetlerinin artışından dolayı ürünü pahalıya mal ettiklerinden ürettikleri ürün ellerinde kalmakta ya da üretmekten vazgeçmektedirler.
Örneğin 2017 yılında ülkemiz soya fasulyesi üretimi 140 bin ton, ithal edilen soya ise 2.4 milyon ton gibi bir rekora ulaşmıştır. Sarıbal´ın açıklamalarına göre: AKP iktidara geldiğinde 800 bin ton civarında olan toplam yağlı tohum ithalatı AKP´nin uyguladığı yanlış destekleme politikaları nedeniyle 2017 yılında 3,2 milyon tona ulaştı. Öte yandan 2002 yılında 700 bin ton olan ham yağ ithalatı 1.4 milyon tona, 480 bin ton olan küspe ithalatı ise 1.8 milyon tona yükseldi. AKP´nin iktidarda olduğu 15 yılda toplam yağlı tohum ve türevleri ithalatı 2 milyon tondan 6.5 milyon tona yükseldi. Ödenen döviz 2002 yılında 650 milyon dolar iken 2017 yılında 3.2 milyar doları buldu.
Elbette her yurtseverin sorması gereken şey; ülkemizde bu ürünleri üretecek toprak mı yok, yoksa üretici mi? Elbette bunların her ikisi de var; ama bunu yapacak 'milli' politika yok. Bunun yerine ithalatçıları ve başka ülkeleri kazandıracak politikalar var.
Türkiye kendi topraklarında kolaylıkla yetiştirebileceği yağlı tohumlu bitkilerin ve bitkisel ham yağın büyük kısmını Rusya, Ukrayna, Moldova, ABD ve Arjantin´den ithal etmektedir.
İthalattaki bu rekor artışı nüfus artışı ile açıklamak isteyenler olabilir. Ama mesele nüfus artışı olsaydı ithalat ve nüfus artışı arasında bir paralellik olması gerekirdi. Oysa rakamlara baktığımızda paralellik değil uçurum olduğunu görüyoruz.
Sarıbal´ın açıklamalarına göre “2002 yılında nüfus 66.4 milyon, 2017 yılında ise 80.8 milyondur. 2002-2017 yılları arasında nüfus 14.4 milyon yani yüzde 22 oranında artarken ithalattaki artış yüzde 400´ü bulmuştur.
Zeytin ve zeytinyağı üretiminde olduğu gibi, sıvı yağ üretimi ve yağlı tohum üretiminde de üreticinin yeterince desteklenememiş olması, ithalat maliyetinin yerli üretimden düşük olması göstermektedir ki, ülkemizde bu konuda yerli ve milli üretim politikası geliştirilememiştir.