Halit KATKAT


Özelleştirmeci anlayışlar sorunları çözmekte yetersiz kaldı

Halit KATKAT


MB Başkanı ve Hazine Bakanlığının başında bulunan ve hayatları boyunca tek adamdan izinsiz bir adım atmadıkları için bu görevlere getirilmiş olan ve Murat Uysal ile Berat Albayrak´ın görevlerinden uzaklaştırılarak yerlerine yine ondan izin almadan adım atmayan Ağbal ve Elvan´ın getirilmesinden reform bekleyen yorumculara hayret etmemek mümkün değil.
Erdoğan bu durumu; “Ekonomi, hukuk alanında reforma gidiyoruz. Ekonomi, hukuk ve demokrasiye yepyeni bir seferberlik başlatıyoruz” diyerek duyurmuştu kamuoyuna… Ama AKP iktidarı 18 yılda dokuz defa reform adı altında değişiklikler yaptı. Ama bu değişikliklerin hiçbiri halkın dertlerine derman olmadı. Hepsi sermaye sınıfının yatırım ve çıkarlarını koruyan atılımlar oldu.
Şimdi de yeni ekonomik programın amacını yeni Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan şöyle açıkladı: “Piyasa dostu bir dönüşüm programına odaklanacağız. Önemli olan kurumların güçlendirilmesi, kuralların etkili bir biçimde işletilmesidir”.
Buradan “Ekonomi, hukuk ve demokrasiye yepyeni bir seferberlik”in amacının sermayenin ihtiyaçlarının karşılanarak ülkeye yabancı sermayenin çekilerek daralan ekonominin rahatlatılması olduğu anlaşılıyor. Zaten tek adam yönetimine de esas olarak uluslararası sermayenin hukuk gibi, Parlamento gibi bir takım bürokratik engellerden kurtularak kararların tek elden çıkması için gerek duyulmuştu. Resmi ağızlardan yapılan açıklamalardan anlaşılacağı gibi halkın ne işsizliğine ne yoksulluğuna çare olacak bir talep bu reform paketinde yer almıyor. Üstelik (halka) acı reçete sunulması vardır.
Bireysel mülkiyete dayalı kapitalist sistemin bugün gelip dayandığı yer “yasaklar” olmuştur. Pandemi dolayısıyla artan hasta sayısıyla baş edemeyen kapitalist sağlık sistemi iflas etmiş ve bugün bütün kapitalist devletler, yaygınlaşan hastalığı yasaklarla çözmeye çalışmaktadır. Sokağa çıkma yasakları, seyahat etme yasakları, toplantı yasakları vb yasaklarla hastalığın yayılmasını önlemeye çalışmaktadırlar. Yine bu yasaklarla hastalığı önleme anlayışı eğitim sistemini de çökertme noktasına getirmiştir. Bu özelleştirmeci ve özel sektörcü, toplum adına yapılacak bütün kararların bir adamın iki dudağı arasında olan anlayış o kadar ileri gitmiştir ki kendilerinin yerleştirmek istedikleri sistemin de iflasını getirmiştir.
Bugün kapitalist toplumun içinde bulunduğu sorunların çözümü bireysel bakış açısıyla mı toplumsal bakış açısıyla mı çözüleceği sorusunda saklıdır. Geldiğimiz nokta kapitalist anlayışın bireyci, özelleştirmeci ve her şeyi sermayenin çıkarına göre çözme anlayışının geldiği son noktadır. Bu açıdan tek adama yetki verelim her şeyi o çözsün anlayışı da geldiğimiz noktayı belirliyor. Bu sadece devlet yönetiminde değil; dernek gibi, sendika gibi, oda gibi vb. en alt birimlerde bile bu anlayışın etkilerini görmek mümkün.
Bu bireye dayalı sistem anlayışının toplumun sorunlarını çözmede yetersiz kaldığı açıktır. Bunun yerine yeni toplumcu anlayışın getirilmesi zorunlu hale gelmektedir. Üretenler ile üretenlerin emeğine el koyanlar arasındaki çelişkinin üretenler lehine çözümü ancak üretenlerin yönetim ve kararlarda söz sahibi olmasıyla olacaktır. Çok çeşitli görüşteki muhalefet sözcüleri sadece bu günkü iktidardaki yöneticileri eleştirerek, ya da onlara akıl vererek durumun değişeceğini ummaktadırlar. Ya da “solcuların birliği”nin durumu değiştireceğini ummaktadırlar. Hal bu ise her ne kadar görmezden gelinirse gelinsin kapitalist sistemin temel çelişkisi işçi ile sermaye sahipleri arasındaki çelişkidir. Yani sınıflar arasındaki mücadele değişimin motorudur. Bu bakımdan işçilerin örgütlü mücadelesi olmadan geleceğin toplumu yaratılamaz. Geleceğin toplumunu yaratacak örgütlenmeler yine bugün bu toplumun içindeki dinamiklerden çıkacaktır. Ama bu bireysel kahramanlıklarla olmayacaktır.
Sendikalar, Odalar, kooperatifler, gençlik örgütleri gibi üretici sınıfları içinde barındıran kitle örgütleri toplumu değiştirme potansiyeline sahiptir. Toplumun üretici sınıflarının temsil edilmediği bir meclis toplumun beklediği reformları yapamaz; geleceğin özgür ve demokratik toplumunu kuramaz. Bugün için politika, ancak bu kesimleri ortak çıkarlar temelinde birleştirirse değişimi sağlayabilir.