Sadullah ÇAĞLAR


ONLARI UNUTMAK MÜMKÜN MÜ?

Sadullah ÇAĞLAR


Aydınlanma sanatla başlar. Ancak dünden bugüne usta sanatçıları hatırlayan var mı? Bu kocaman bir tartışma konusudur. 

Türk Sanat Müziğinin büyük üstadı Münir Nurettin Selçuk´u hatırlayan kaç kişi var? Oysa ölümsüz şair Yahya Kemal´in şiirlerini besteleyen Münir Nurettin´in şarkıları değerini hala koruyor.
Örneğin Kalamış şarkısında, ‘Bir tatlı huzur almaya geldim Kalamış´tan´ derken ve ‘İstanbul´u sevmezse gönül aşkı ne anlar?´ diyerek masal şehri İstanbul´u böyle şiirsel ve duygusal olarak başka kim anlatabilirdi?
Sonra Münir Nurettin kendi eseri olan ve bir unutulmuş aşkın haykırışı: Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın, Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın.
Yahya Kemal´in yazdığı ve Münir Nurettin´in bestelediği bir diğer şarkı; Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul, şarkısı ile yaşama veda ettiğinde cenaze törenine acaba kaç kişi katıldı?
Oysa, Arap dünyasının efsane sesi Muhammed Abdülvahap, yaşama veda ettiğinde devlet töreni ile uğurlandı. Mısır´da üç gün ulusal yas ilan edildi. Yine Mısır´ın ünlü sanatçılarından Ümmü Gülsüm öldüğünde cenaze törenine yüz binin üzerinde insan katıldı.
Müzeyyen Senar ve Hamiyet Yüceses´ten sonra Türk Sanat Müziğinde fırtınalar yaratan Mualla Mukadder´in yaşayarak söylediği, ‘Gönlüm yaralı yar bana ne oldu, Bilmiyorum gül yüzlüm, rengin mi soldu?´
Ve bir diğer şarkı; Sevda öyle bir müşkül ki, Onu Sevenle bilir.
Bu efsane sesin sahibi Mualla Mukadder öldüğünde, kimsenin haberi bile olmadı. Yıllar önce İstanbul´a gittiğimde, Kadıköy´de Bahariye caddesinde bulunan bir müzik mağazasından Mualla Mukadder´in kasetini almıştım. Hala büyük bir zevkle dinlerim.
Klasik müziğimizin bestekar sanatçısı Arif Sami Toker´in bestelediği Mualla Mukadder´in içli sesinden okuduğu; Aşkımın ilk baharı, İlk heyecanım benim, şarkısı bir dönemin en çok dinlenen parçaları arasındadır.
Arif Sami Toker yüzlerce bestesi olmasına ve Üsküdar Musiki cemiyetinde hoca olmasına rağmen asla kendini öne çıkarmayan mütevazi bir yapıya sahiptir.
Tüm güzel sesler insana yaşam zevki verir. Ne demişti Nietzsche; Müziksiz hayat yaşanmamış bir dünyadır.
Mesela çölde yaşayan bir Arap Emiri, Mısırlı ünlü sanatçı Ümmü Gülsüm´ü dinlemek için çölü aşıp Kahire´ye kadar gidiyor. Müzik sayesinde yaşamdan zevk alıyor.
Bir dönem İskenderun´da bütün çarşı gramofonlarla donanmıştı ve Hamiyet Yüceses´in şarkılarıyla şenlenirdi.
Peki Safiye Ayla´yı unutabilir miyiz? Mükemmel sesinden Sadettin Kaynak´ın eseri; Ah bu gönül şarkıları ve elbette, Olmaz ilaç sine-i sat pareme derken hala kulaklarımız çınlıyor.
1980 sonrası Şener Şen´in başrolünde oynadığı Muhsin Bey filmi şimdiye kadar pek söz edilmeyen vefa konusunu gündeme getirdi. Türk Sanat Müziğinin, Arabesk şarkılar karşısında yaşadığı umutsuzluğu film öne çıkardı.
Ben doğarken ölmüşüm, Batsın bu dünya gibi arbesek şarkılar öne çıkarken, tarihten gelen değerlerimiz eşsiz Dede Efendi ve Mustafa Itri gibi büyük üstatların eserleri süreç içinde bilinmez oldu.
Şener Şen, Muhsin Bey filminin başında rüyasında Müzeyyen Senar´ı şarkı söylerken görüyor. Şarkı Sadi Hoşses´in bestelediği; Ağlamakla inlemekle ömrüm gelip geçiyor.
Muhsin Bey şarkıyı dinlerken saatin alarmı çalar ve uyanır. Pikaba Safiye Ayla´nın bir şarkısını koyar. Sonra çiçekleri sulamaya başladığında bir taraftan da çiçeklerle konuşur, çiçeğe; Bugün boynunuz bükük, sizi unuttum mu sandınız, hayır unutmadım. Birkaç gündür burada değildim.
Muhsin Bey tam anlamıyla eski İstanbul beyefendisi bir kişidir. Bir gün karşısına Anadolu´dan bir genç gelir. Uğur Yücel olan bu genç, “Babamın asker arkadaşısınız, beni size yolladı”. Şener şen´in canlandırdığı Muhsin Bey, arabesk şarkıcısı Ali Nazik karakterini canlandıran Uğur Yücel´e sorar, “Benden ne istiyorsun?” Ali Nazik´te türkücü olmak istediğini anlatır.
Muhsin Bey sesini dinler ve türkülerini beğenir Ali Nazik´in. Onun kasetini yapmak için her şeyini ortaya koyar. Ve sonra Muhsin, Ali Nazik´e; Bak oğlum kasetin beğenildi. Yakında sahnelerde olacaksın. Ama senden isteğim arabesk okuma, Anadolu´nun türkülerini oku. Ali Nazik de kabul eder.
Ancak Muhsin Bey borçlarını ödeyemez ve hapse düşer. Aradan zaman geçer ve dışarı çıktığında Ali Nazik´in Beyoğlu´nda bir gazinoda arabesk söylediğini duyar.
Gazinoya gittiğinde Ali Nazik´i saçları jöleli, boynunda bir zincir kolye, arabesk söylerken bulur. “Ali senle böyle mi konuştuk” der ve gözleri nemlenerek oradan ayrılır.
Aslında Şener Şen ve Uğur Yücel, dünya sinemasında yer alacak kadar büyük sanatçılar. Ancak onlara bu fırsat verilmedi, reklamlara çıkardılar ama yeteneklerini kullanacakları alan açmadılar.
Müslüm Gürses´i hayatımda hiç dinlemedim, merak da etmedim. Ancak geçtiğimiz yıllarda onun vefalı bir insan olduğuna tanık olduk.
Muhterem Nur´la olan birliktelikleri güzel bir dostluk ve vefa örneği oldu. Müslüm ile olan beraberliğinden önce, bir dönemin gözde sanatçısı olan Muhterem Nur şöhretten düşünce, pavyonlarda dansöz olarak çalışır. Ancak karşısına Müslüm Gürses gibi asil ve vefalı bir insan çıkar. Müslüm kadına sahip çıkar ve servetini onun ayakları altına serer.
Müslüm´in ölümü sonrası Muhterem Nur´da bu vefalı insanın acısına dayanamaz ve vasiyetinde beni Müslüm´in yanına gömün der.
Türk tiyatro ve sinemasının efsane güzeli Cahide Sonku, Nazım Hikmet´in senaryosunu yazdığı unutulmaz film Senede Bir Gün´de 1940´lı yıllarda oynar. Şöhretin zirvesinde olduğu bu dönemde yanına Zeki Müren gelir. Henüz Zeki Müren tanınmış değildir ve şöhret olmak için Cahide´den yardım ister. Zeki Müren´i bu dönem Müzeyyen Senar desteklemekte ve musiki eğitimine yardım etmektedir.
Cahide aynı zamanda film yapmakta ve yönetmekte olduğundan Müzeyyen Senar´ın isteği üzerine henüz şöhret olmayan Zeki Müren´e, Beklenen Şarkı filminde başrol verir.
Beklenen şarkı filminin yönetmeni olan Cahide Sonku, Zeki Müren´e bu film ile şöhretin yolunu açtı.
Genel olarak sanat ülkemizde Cumhuriyetle gelişti. Cumhuriyet ülkemizin sanatla kuşanmasına ve büyük sanatçılar yetiştirmesine çok büyük katkı sağladı.