Meral Tabakoğlu TOKSOY


MUCİZE AKIL VE BİLİMDE

Meral Tabakoğlu TOKSOY


2024’te girdiğimiz şu günlerde, yeni yılın ülkemize ve dünya halklarına barış, bolluk, huzur getirmesini diliyorum. Ülkemiz ve yaşadığımız bölge acı dolu bir yıl geçirdi. Altı Şubat depremini çok yazdık, yazmaya da devam edeceğiz. Kaybettiğimiz müstesna insanların yokluğuna alışmak kolay olmayacak.
Depremin yıldönümü kapımıza dayanınca, geçen Mart’ta yazdığım bir şiirimin son dizelerini hatırladım.
“Oy altı Şubat
Kısacık ömrüne ne acılar sığdırdın
Her gelişinde acılar depreşecek
Her seferinde matemle geleceksin
Müjdelerle koşsan
Cemrelerle dolu olsa da elin kolun
Hiç gözlenmeyecek artık yolun.” demiştik. Biz gözlemesek de o hep gelecek, yaraları kanatacak ama ayakta kalacağız. Ailemizle, dostlarımızla, sevgiyle, bu kâbusun üstesinden geleceğiz. 
Yılın ilk günü (01/Ocak/2024) Japonya’da yaşanan 7.6’lık deprem, herkesin bildiği gerçeği bir kez daha ortaya koydu. Bir kez daha anladık ki deprem değil yapılardı bizi öldüren. Dünyanın her yerinde doğal afetler yaşanıyor. Her ülke bilinç seviyesi, insana verdiği değer, aldığı veya almadığı önlemler ölçüsünde etkileniyor. 
Japonya’daki hasarla bizimkini kıyaslamak mümkün müydü? Japonya meteoroloji müdürlüğü yaptığı açıklamada 1885 yılından bu yana “Noto’da” kaydedilen en büyük deprem olduğunu bildiriyor.
Japon deprem uzmanları; ülkede bu konudaki eğitimin küçük yaşta verilmesinin önemini vurguluyor. “Depremin nasıl olduğunu, deprem olurken ne yapmak gerektiğini anlatıyoruz. Binalarımıza güvendiğimizden dışarı kaçmak yerine içeri giriyoruz, dışarıda üzerimize düşebilecek herhangi bir şeyden kendimizi korumak için.” (Bizim yaptığımızın tam tersi yani) Müteahhitlerin kurallara uyduğu, kaçak, izinsiz binaların yapılmadığı bir ülke, yılda bin beş yüzü aşkın depremle baş edebiliyor. Her depremden ayrı dersler çıkarıp, akıl ve bilimin ışığında gelinen noktaya, mucize demek bilgisizlikten başka ne olabilir? Mucize denilen şey, bilimin, aklın, çalışkanlığın sonucunda elde edilen başarının eseriydi.
Aldığımız son haberlere göre Japonya’daki depremde hayatını kaybedenlerin sayısı 126’ya yükselmiş. Arama kurtarma çalışmaları devam ettiğinden bu sayının değişmesi muhtemel. Depremin gücünü ve bizim yaşadıklarımızı düşündüğümde, onlar adına duyduğum mutluluk boğazıma diziliyor.
Kayıtlarda altı Şubat depreminde İskenderun’da 12 binden fazla yaralı 3 bin 109 kişinin hayatını kaybettiği belirtiliyor. Toplamda on bir ilde elli binden fazla canın hayatını kaybettiği belirtiliyor. Bu insanların hiçi hiçine canlarından olduğuna Japonya’da, yaşanan deprem şahitlik ediyor.
İki Ocak’ta yine Japonya’da bir yolcu uçağının, piste indiği sırada, “Sahil Güvenlik” uçağıyla çarpışması sonucu yolcu uçağındaki mürettebat dahil, 379 kişinin doksan saniyede tahliye edilmesi kuşkusuz muhteşem bir başarıydı. Uzmanlara göre; eksiksiz bir tahliye operasyonu ile birleşen teknoloji, alev topuna dönen uçaktan herkesin kurtulabilmesini sağlamıştı. Benim en çok dikkatimi çeken (Birçoğumuzun da çekmiştir.) şeylerden biri, hiç kimsenin kabin bagajını yanına almaya çalışmaması… Bu olağanüstü bilinçli insanlar tesadüfen bir arada olamazdı. Bu bir ülkenin eğitim politikasının ürünüydü.
Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Ciddi yönetim anlayışı, küçük yaşta verilen eğitim, insana verilen değer.
Bilindiği gibi ülkemiz deprem kuşağında olduğundan, belirli aralıklarla çeşitli bölgelerimizde irili ufaklı depremler yaşanıyor. Aslında ikaz ediyor, alarm veriyor, önlemini al diyor. Tabi anlayana…
Son yirmi beş yıldır yaşadığımız depremlere, yitirdiklerimize, yaralı sayısına bakacak olursak;
17 Ağustos 1999 Marmara depreminde 18 bin 373 kişi hayatını kaybederken, elli bine yakın insanımız yaralanmış.
13 Kasım 1999 Düzce depreminde 894 vatandaş hayatını kaybederken, beş bin kişi yaralanmış.
1 Mayıs 2003 Bingöl depreminde 176 kişi hayatını kaybetmiş.
23 Ekim ve 9 Kasım 2011 Van depremlerinde toplam 684 kişi hayatını kaybetmiş
24 Ocak 2020 Sivrice Elâzığ depreminde, 41 kişi hayatını kaybederken bin 607 kişi de yaralanmış.
En sonuncusunu hep beraber yaşadık! 
6 Şubat 2023…
Maalesef ülkemizde bu konuya da ciddiyetle yaklaşılmadığından bu trajediler yaşanmaya devam ediyor.
Oysa zor değildi. İnsan hayatından önemli ne olabilir? 1999’da toplanmaya başlanan “ÖİV” binaları depreme dayanıklı hale getirmek için değil miydi? Yani kaynağı halktan zaten alıyordunuz. Eğer isteseydiniz biz de Japonya gibi çok hafif hasarla atlatabilirdik. Sadece isteseydiniz…
İki dudağınızın arasında kaç kişinin idam fermanı asılı haberiniz var mı?