Haşmet KOLAĞASI


Korona 65 yaş ve salgınların karakteri

Mehmet Haşmet KOLAĞASI


Salgınlar tarih boyunca periyodik olarak süre gelmiştir. Dünyada hiçbir süreç kaosla sonuçlanmaz, sonunda tekrar dengeye gelir. Salgınlar sonunda, en kötü ihtimalle hastalığa karşı bağışıklık kazanmış yeni bir nesil ortaya çıkar. Tüm canlılar için bu böyle cereyan etmiştir. Bireyler kaybeder, ama türler her zaman kazançlı çıkar, sonuna kadar canlı hayatını devam ettirir.

Tabi elinizde bir tedavi imkanı varsa arzu edilen bireyleri de yaşatmaktır. Ölüm ise hayattan daha gerçektir. Zira ölenlerin sayısının yanında hayattakilerin esamesi bile okunmaz. Elli yıl önce yaşayan insanların yaklaşık yüzde yetmişi bugün yaşamamaktadır.
Tedavi ve korunma üç aşamadır. Hastalanmadan önce yapılması gereken iki aşama vardır; bağışıklık sistemini güçlendirmek ve virüsü zayıflatıp, bulaşmaya karşı tedbir almaktır. Eterik yağların mikrop ve virüsler üzerindeki etkisi ilmen ispatlanmıştır. Asıl olan hastalığın teşhisinde yetkili tıbbın yazdığı reçete ve tavsiyelerin harfiyen uygulanmasıdır. Ancak hastalanmadan önce bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesi ve güçlü tutulması gerekir. Bunun için D vitamini seviyesini 40-80ng/ml aralığında tutmak ve vücut ısısını 36.5 derecenin altına düşürmemek en önemli tedbirlerdir. Yeterli uyumak ve dengeli beslenmek de bağışıklık sistemini güçlendirir. Burada hastalığı tedavi etmekten bahsedilmiyor. İlmen ispat edilmiş ve resmi organlarca kabul edilmiş koruyucu tıptan bahsedilmektedir, tedaviden değil… Bu nedenle takdirle anılan tıp insanlarının alınganlık göstermemesi gerekir. Ayrıca onların, yanlış bilgilenme nedeniyle tedavinin geciktirilmesi ve yarım kesilmesi konusundaki endişelerini de anlayışla karşılamak lazım, ki tedavide ilk 48 saat, hastanın akıbetini en çok etkileyen dönemdir.
Toplumun tamamının paylaşacağı her türlü kısıtlama ve fedakarlığa karşı gelmek mümkün değildir. Kayıplar tüm dünyadadır, sadece Türkiye´de değil… 65 yaş üstü gruba gelince bunlar matematikteki etkisiz elemandır. Sonucu etkilemezler. Bir kere tedbirlere harfiyen uymaktadırlar, zaten çok az bir kısmı dışarı çıkmakta, ya da çıkabilmektedir. Üstelik hemen 65 yaşa takılıp tedbir aldığını sanmak gibi bir yanılma ve zaman kaybı da söz konusudur. Yaşlılar dışarıda usulüne uygun maske takarlar ve hastalığa yakalanmazlar. Ama eve geldiklerinde maskelerini çıkarırlar, eve gelen diğer bireyler, getirdikleri virüsü yaşlılar dahil tüm ev halkına bulaştırırlar. Hastalananların genellikle aynı soyadı taşıyan birkaç kişilik guruplardan oluşması bunun en iyi ispatıdır. Yani yaşlılara getirilen 4 saatlik ek kısıtlama, gençlere virüsü yaşlılara bulaştırmak için ekstra 4 saat kazandırmıştır! Bir de bu açıdan bakalım.
Yaşlıların koronadan mı, yoksa hareketsizliğe bağlı hastalıklardan mı öldüğü konusunda veya hareketsizlikten kaynaklanan hastalıkların artışı konusunda bir istatistik yapılmamıştır. Ama biz bunu yakın çevremizde açıkça yaşamaktayız. Çok dostumuzu bu süreçte kaybettik. Eğer bir fedakarlık beklenecekse tüm toplumdan beklenmeli, etkisiz eleman yaşlılardan değil. Bunun psikolojik sonuçları da asla dikkate alınmamıştır. Yaşlılara yapılması gereken onları kendi kendilerine yetecek hale getirmektir, eve hapsedip kötürüm yapmak değil. Çocuklarının istikbali endişesi varken kimsenin sona yaklaşmış yaşlılara ayıracak ne zamanı ve ne de maddi imkanı vardır. Taşıma suyla değirmen dönmez, yaşlıların faturasını birkaç defa yatırır, ekmeğini birkaç defa alırsınız. Her çocuk sizin çocuğunuz gibi eğitimli olmayabilir! Çocuklarının da her söyleneni yapacağını aklınızdan çıkarın. Yaşlılar üzerinde yapılan bir araştırma onların ölmekten değil, başkalarına yük olmaktan korktuklarını ortaya koymuştur. Umarım bilim kurulu içinde bunu dile getirenler de olmuştur.
Bu hastalıkla ilgili tedbirleri alıyormuş gibi yapıyoruz, ama almıyoruz. Bir kere maskeler; takanların yüzde 60´ının çenesini, yüzde 30´unun da ağzını korumaktadır. Yani maske sanıldığı gibi bizde yüzde 95 değil, yüzde 10 fayda vermektedir.
Aşıların yüzde 95 civarında etkili olacağı ve bir yılda salgının etkisini kaybedeceği bilim adamlarınca açıklanmaktadır. Zaten virüs de insanları bir yandan aşılamakta ve bulaş kat sayısını düşürmektedir. Bir de bu açıdan bakmak gerekir. Sonunda insanlık kazanacaktır. Ama Japonya´da hiçbir kısıtlama olmadan hastalığın kontrol altına alınmış olmasını da dikkate alırsak; ne yazık ki bencillik ve eğitimsizlik, yani ahlak düşüklüğü hayatımızın her safhasında olduğu gibi burada da bizim utancımız olmuştur.
Sağlık ve Esenlikler