Nurullah ER


Kendini yakmak

NURULLAH ER


 

07.02.2020 Tarihli Sözcü Gazetesinden okudum.

Hatay Valiliği önüne gelen bir kişi, “Çocuklarım aç, iş istiyorum, yoksa kendimi yakacağım” diye bağırır. Olay yerine gelen emniyet müdürü ve valinin özel kalem müdürü, vatandaşı ikna etmeye çalışsalar da, Adem Yarıcı adlı vatandaş üzerine benzin dökerek, cebinden çıkardığı çakmakla üzerini tutuşturur. Alev içinde kalan şahıs emniyet güçlerinin yangın tüpüyle müdahalesiyle söndürülür. Eli yüzü yıkanıp, su içirildikten sonra, birazda olsa kendine gelen vatandaş tekrar bağırmaya başlar. “İşsizim, çocuklarım aç, bunalımdayım...” Hatay Devlet Hastanesine kaldırıp ilk müdahalesi yapıldıktan sonra, Mersin Devlet Hastanesi yanık ünitesine sevk edilen Adem Yarıcı, Dörtyol mevkin de ambulansta kalp krizi geçirerek vefat eder.
Kendini yakmak bir intihar şeklidir.
Adem Yarıcı sabahın erken saatlerinde geliyor valiliğin önüne ve şunları söylüyor.
İşsizim...
Çocuklarım aç...
Bunalımdayım...
Kendimi yakacağım!...
Bu dört sözcüğü bağırarak söyledikten sonra, ilin en yetkili makamının önünde, üzerine döktüğü benzini tutuşturuyor.
İşsizlik, çalışacak durumda olan bir vatandaşın iş bulamamasıdır. İşsiz kalan kişinin eline para geçmediğinden kendisini ve ailesinin zorunlu ihtiyaçlarını karşılayamamasıdır. Böylesi duruma düşen vatandaşın bunalıma girerek intiharı tercih eder duruma gelmesi, kendi kendine kestiği cezayla en acıklı şekilde ölmesidir.
Adem Yarıcıyı tanımam. Durumundan anlaşıldığı kadarıyla; evlidir, ailesi ve çocukları vardır. Onları geçindirmekle yükümlüdür. Ne var ki işsiz olduğundan aile sorumluluğunu yerine getiremediğinden bunalım içerisindedir. İntihar ise girdiği bunalımın çıkmaz sokağıdır, sözlerin artık tükenmesidir. Vatandaş mutlaka uzun bir süreçten sonra buraya gelmiştir. Bu konuda çalmadığı kapı kalmamış, uzattığı eli tutan, yarasın merhem süren olmamış. Umutları bitmiş, hayalleri suya düşmüş olmalı ki, Devletin en yetkili makamının önünde bu tür eylemini gerçekleştirmiş.
İşsizlik günümüzde ülkemizin en büyük sorunudur. İstatistiki araştırmalar sonucu ortaya konan rakamlar ürkütücüdür. Çalışamamanın sosyal boyutu, işsiz kalan vatandaşın çaresiz kaldığında toplumda ortaya koyduğu ürkütücü ve korkunç vakalardır. Yaşanan aile faciaları, boşanmalar, hırsızlık, yankesicilik, uyuşturucu batağı, daha da ileri giderek canına kıyma...
Sosyo ekonomik boyutu olan çalışma hakkı; ihtiyacı olan, yeteneği bulunan, çalışma isteği olan her vatandaşın hakkıdır. Vatandaşa bu imkanı sağlamak devletin, sosyal devlet olma yükümlülüğü altındır. Ülkemizde başka Adem Yarıcı vakaları yaşanmaması için, devletimizin işsizlik sorununa köklü çözümler getirerek sosyal devlet anlayışını göstermelidir ki, vatandaş çalışmanın aile mutluluğunu yaşamalı, huzurlu ve güvenli bir toplum olduğunu da ortaya koymalıdır.