Nurullah ER


Kendini kurtaramayan toplumlar çocuklarını kurtaramaz

NURULLAH ER


Kendini kurtarmak; ekonomik, sosyal ve kültürel olarak donanımlı hale gelip, sorumluluk duygu ve düşüncesi içerisinde özgürce yaşamaktır.

Cennet dünyanın nimetlerinden eşit bir şekilde yararlanarak; barış, huzur, güven ortamına kavuşmak; mutluluk içinde bulunmaktır.
Kendini kurtarmak zengin olmak değil; gönül zenginliğine kavuşmaktır.
Ülkemizin toplumsal yapısında, böylesi bir yaşam tarzı ve kültürü yoktur. Herkes kendi mezrasına da, sözde kendini kurtarıp, çocuklarının geleceğini bireysel olarak kurabilme telaşı içindedirler.
Toplumsal refahı olmayan, mutluluğu, güveni bulunmayan toplumlar bireysel mutluluğu yaşayamazlar, çocuklarının da geleceğini de sağlıklı bir şekilde kuramazlar.
Bugün 9 Eylül. Ülkemizde 17 milyon çocuğun eğitim ve öğretime başlaması için ders zilinin çaldığı gün. Nüfusumuzun beşte biri, aileleriyle beraber üçte ikisi.
Çocuklu aileler bir ayı geçkin süredir; koşuşturma, telaş ve kaygı içindeler. Anaokulu, birinci sınıf kayıtları, lise yerleştirmeleri ve okul ihtiyaçları... Boşa koyuyorlar dolmuyor, doluya koyup sığdıramadıklarından yaz sıcağına, çocuklarının eğitim sorunlarının sıcağı da eklenince nerdeyse yanıp kavruldular.
Hiçbir annenin ve babanın çocuğunun elinden tutup, okuldan çıkarlarken gülümseyen bir yüz görmedim. Çatık kaşlı, öfkeli ve kızgın bakışlı, asabi bir duruşuyla; “bir an önce buradan uzaklaşalım” dercesine çocuğunu elinden çekiştirerek gittiğini gördüm. Sanki istenilmeyen, beğenilmeyen bir yer gibi.
Halbuki orası okul. Eğitim kurumu. Çocuğunu emanet edildiği idarecilerin, öğretmenlerin bulunduğu yer. O çocuk onların sayesinde öğrenecek bilgiyi, onların sayesinde edinecek sevgiyi, ilgiyi.
Bugün çocuğumuzu okula gönderme sevincini yaşayamayan bir toplum olduk. Çünkü onların geleceğinden kaygılar duymaya başladık.
Çocuk beslenmesi, barınması, korunması, sağlığı ve eğitimi üzerine derinlikli ve incelikli bir bilimin ışığında, dünya; insanlık, çağdaşlık ve kalkınma yönünde dönerken, coğrafyamızda bu dönüş tersine işlediğinden, kendimizi kurtaramadığımızdan çocuklarımızın da geleceğini kuramamaktayız. Onun içindir ki hepten kaygı dolu, endişe yüklüyüz.