Haşmet KOLAĞASI


KAMPÜS ŞEHİR İSKENDERUN VE RANTİYE

Haşmet Kolağası


Bir yazar arkadaşımız oğlunun bulunduğu Cambridge şehrini ziyaretini anlattı, şehri bir kaç gün geziyor ama Cambridge Üniversitesi´ni göremiyor, merakını gidermek için sorduğunda, “Cambridge şehri bir kampüstür” cevabını alıyor. Evet, fakülteler şehre yayılmış durumda ve dünyanın her yerinden on binlerce entelektüel insan şehre kültürel kimliğini veriyor, aynen bizim hikmet evlerimiz gibi, bu dokuya tanık olan diğer insanlar da entelektüel davranışa ayak uyduruyor. 1986 ve takip eden yıllarda 40 milyon eğitim turistini İngiltere bu sayede ağırlamıştı.

İskenderun Lisesi de üniversite olmasa da İskenderun´a bir Kampüs şehir kimliği yaşatmıştı. Hatay´da ikinci kurulan lise olmasından dolayı çevre ilçelerin talebeleri de İskenderun´da okumak zorundaydılar. Birçok değerli insanın anılarıyla dolu olmasına rağmen, bir zamanlar depo lise yapılarak manen yıkılmıştı. Maalesef Osmanlı´nın son döneminde inşa edilmişti ama yıkılmaya terk edilmiş durumda On binlerce hayat ve anıya rağmen...

Doğumevi hastanesi yıkıldı, arsası Toki´ye devredildi. Buna karşılık dağ başında yapılan Toki evleri hem pahalı hem de uzak olduğundan bomboş… Bu işleri yapanlar binmedikleri dolmuş ücretlerinin ikinci bir kira masrafı olduğunu bilmiyorlar, çünkü onlar ekmek yerine pasta yiyorlar. Bir de yanına, dağ başına Devlet Hastanesi… Evet, hastalar gidemeyince hastanelerde sorunlar da yaşanmıyor! Toki, Doğumevi arsasını satışa koydu ama bağış yapan kişi, sağlık kuruluşu olması şartını koymuş. O zaman bu arsayı tıp fakültesi ve araştırma hastanesi yapalım. Hemen yanındaki bir dönümlük arsayı da yurt binası yapalım. Karşıdaki Diş Hekimliği Hastanesi´nin yanına da diş hekimliği fakültesi yapalım. Arada kalan eski hastane binasını da dekanlık binaları olarak kullanalım. Karşı taraftaki 20 metre cepheli boş adliye lojmanlarını da yıkıp OTOMATİK (!) otopark yapalım. Böylece o alanı İskenderun´un gerçek kimliğine “kampüs şehre” dönüştürmüş oluruz. Şunu unutmayalım krizlerin uğramayacağı şehirler üniversite şehirleridir.

/resimler/2019-3/7/1343406744219.jpg

Tansu Çiller´den İskenderun´un il olması istenmiş, Limanla Deniz Alay´ı arasındaki kaldırımları dahi olmayan ve gerçek İskenderun´u yansıtmayan bu alanı geçtiğinde, “Burası mı il olacak?” ifadesini kullanmış. Bu alan kaldırımlarına kavuşup ve şehir görüntüsüne Yusuf Civelek döneminde dönüşmüştür. Bu alanla ilgili olduğu için devam ediyoruz. Biz Devlet Hastanesine dağ başlarında yer ararken 30 dönüm arazisine ek olarak en az 30 dönümlük kamuya ait bir alan hastane yakınında ana cadde üzerinde bulunmakta ve bu alana ek olarak aradaki mesken sahiplerine yan tarafta yerleşme imkanı sağlanarak 80 dönümlük bir hastane alanı temin edilebilir. Böylece şehrin tam ortasındaki bir mezbelelik te değerlendirilmiş olur. Şehirleri ölümünü engelleyen ikinci sektör olan sağlık turizmine de bir başlangıç yapmış oluruz.

/resimler/2019-3/7/1344392526148.jpg

Sırası gelmişken karayolları arsasına da değinelim. Nihayet parka dönüşen Karayolları arsası için yeni belediye başkanına iki iş düşmekte; 2 olan kapı sayısı 10´a çıkarılmalı ki parkı gören her vatandaş parka girebilsin. Demir ve beton duvarlar kaldırılıp yerine bodur bitkiler dikilmelidir. Geç bir saatte bir tinercinin sıkıştırdığı bir vatandaş kaçma şansı bulsun, ya da biri parka girip yardım edebilsin! 

İskenderun´da çoğu yıkılıp arsaya dönüştürülmüş 3 la 280 dönüm arasında 20 civarında arsa mevcut ve bunların ne olacağı konusunda insanlar suskun! Bence bunlar sırasıyla; otomatik(!) otopark, yeşil alan, fakülte, okul ve kamu kurumuna dönüşmelidir. Şehirlerin önündeki en önemli sorun olan trafik sorunlarının çözümünün ilk adımı otomatik otoparklardır. Ve önerilen yapılar şehir hayatına değer katacak olan yatırımlardır.
Sağlık ve Esenlikler.
hasmetkolagasi@hotmail.com www.iskenderunses.net