Nurullah ER


HATIR SORMAK GÖNÜL ALMAK...

NURULLAH ER


Herkesin bir iç çekiş vardır mutlak geçmişe dair.

Yaşı ne olursa olsun.
“Eskiden hatır gönül vardı...”
“Hatır sorulur, gönül alınırdı...”
“Bir kahvenin kırk yıl hatırı var denirdi.”
Hatıra ve gönüle dair bir çok atasözleri ve deyimler vardır dilimizde. O da hatırı bilen, gönülü önemseyen bir toplum olmamızdandır.
Hatır; karşılık beklemeden açan iyilik çiçeğidir, gönülse onu yüreğe bağlayan bir bağ.
Hatır, merhametin yüreğidir, vicdanın sesi; insan erdemliliği ve yüceliğidir.
Yokluğu, kıtlığı, çaresizliği, acıyı.... tüm olumsuzlukları birlikte paylaşmadır.
Kimi memun etmez gülümseyen bir yüz, sıcak bir el tutuşu?...
İnsan yaşamının önceliğidir beslenmesi.
İlkel toplumlarda insanoğlunun ilk yaptığı iş, karnını doyurmak için ağaçlardan meyve toplamak, hayvan avlamak olmuştur.
İlk insanın karnını doyurmak için attığı bu adım, belli süreçlerden geçip ekonomi olarak adlandırılıp, beslenme olarak bilinmiştir.
Günümüz modern toplumlarda her şeyin bir bedeli karşılığı olduğu gibi, beslenmenin de bir bedeli vardır.
Hem de bedellerin en büyüğü. Çünkü insanı yaşatan en büyük güçtür, olmazsa olmazıdır beslenme.
Eğer ki bir ülkenin ekonomisi iyi, halkın gelir düzeyi yüksekse o ülkenin insanları; huzurlu, mutlu olup rahat bir yaşam içinde olurlar. Yok ekonomi düşüşe geçmişse, çöküntüde ise yokluğu ve sıkıntıyı çeken halk; mucizelerle boğuşarak, biat kültürüne alışarak, köleliği bir yaşam biçimine döndürerek yaşamlarını sürdürmektedirler.
Kapitalist sistemin işleyişi gereği, gemisini kurtaran kaptan, her koyun kendi bacığından asılır misali ortada kalakalırlar. Vicdanlar kör kuyulara atılmış, herkes başının çaresine bakar olmuş, bir hatır sorma, gönül alma en yakınına bile esirgenir olmuştur.
Bereketli topraklarımız, doğal zenginliklerimiz, tarihi derinliklerimiz olmasına rağmen ekonomik krizler; ülkemizde sıkça karşılaştığımız bir hal almıştır. Nerdeyse gelenekselleştirip bir yaşam biçimine döndürmüşüzdür. Son yaşanan ve hala nasıl sonuçlanacağının bilinmezliği ile kapımızda duran ekonomik sıkıntılar; altta kalanın canı çıksın misali; yoru yoksulu, işsiz güçsüzü ezdi geçti. Çalışanların, emeklilerin maaşı eriyip alım gücü günden güne düştü. Köylü tarlasına inemez, esnaf siftah edemez oldu.
Ekonomik krizler ülkeyi yöneten siyasi iktidarların, yanlış ekonomik politikalarının uygulamalarının doğurduğu bir sonuçtur. Bu da siyasi iktidarların; sürekli sermaye kesiminin hatırını sorup, gönlünü hoş tutarken; çalışanları, emeği ile geçinenleri görememelerindendir. Hatır gönülü yalnızca sermaye kesiminde aramalarındandır.