Haşmet KOLAĞASI


ENDÜSTRİ 4.0 İNSANLIĞIN SONU MU?

Haşmet KOLAĞASI


Endüstri 4.0´ın diğer adlarını yazdığımızda ne anlama geldiği de anlaşılacaktır; Üçüncü Sanayi Devrimi, Akıllı Makineler Çağı… Kas gücünün ve insanın yerini alacak bir üretim teknolojisi… Teknolojik gelişmeler çok yakın gelecekte insan kas gücüne ihtiyaç kalmayacağını göstermekte, bu durumda kas gücüne ihtiyaç kalmayan insan için üretim yapmaya da gerek kalmayacak, insan nüfusunun azaltılmasıyla da ekolojik denge yeniden sağlanmış olacaktır. Paranın ve gücün gizli sahipleri, bu konuda çoktan kararlarını vermiş bulunmakta. Ekolojik dengenin bozulması birçok platformda dillenmekte ve hatta bu, çok kişinin kendisini dahi gereksiz görmesine yol açmaktadır.

Kas gücü olmayan Almanya ve Japonya üretimini tamamen robotlara yaptıracak, kas gücü olan Amerika ve Çin de teknoloji devrimini kaçırmamak için aynı yolu izleyecektir. Artık gelişmiş ülkeler ucuz işçilik için başka ülkelerde yapmış oldukları yatırımları geri çağırmaktadırlar. Mesela Amerika, Almanya, Japonya Çin´deki yatırımlarını geri çağırmaya başladılar. Diğer ülkelerdeki yatırımlarını da geri çağırma planlamasına başladılar. Siz Türkiye´deki istihdam krizini tahayyül edin. Aklı evvel siyasiler verimsiz ve hantal kas gücüyle üretimi tavsiye ederken bunu nereye satacaklarını ya da hangi çöplüğe dökeceklerini de hesap etmeliler. Ve bunun kaynakları israf etmek olduğunu da anlamalılar. Önümüzde bir Sovyetler Birliği denemesi varken ibret almayanları hayretle karşılıyoruz.
Bunun yanında meslekler teknolojik gelişmeler sonucu ortadan kalkacak, bireysel olarak da insanlar işsiz kalacak, hatta işlevsiz kalacaktır. Bunun anlamı insan yeni bir iş dahi bulma imkanından mahrum kalacak, hayatları yeni meslekler denemeyle geçecektir. İnovasyon, yani yenilikçilik bir taraftan da insanı işsiz bırakmaktadır. Buna bilim adamları yıkıcı inovasyon demektedir, Üstelik bu, çağımızda hız kazanarak devam etmektedir. Bu yıkım sadece ülkemizde değil, tüm dünyada etkisini göstermekte ve göstermeye artarak devam edecektir. Bunun yatırımcıları cezbeden en önemli yönü makinelerin yemek, dinlenmek, uyumak, üremek, çocuk bakmak gibi ihtiyaçları yoktur, üstelik sigorta primi ve ekstra vergi yükleri de yok. Bu durum şu soruyu da akla getiriyor; sigorta primi yoksa emeklinin maaşı için kaynak nereden!
Tüm insanları ve toplumları ilgilendiren bilgiler hatta en gizli veriler ‘Big Data´ adı verilen veri tabanında biriktirilip tasnif edilmekte; bu, yapay zeka ve yazılımlar tarafından kullanılmakta, saniyede bir trilyon işlem yapılmaktadır. Kameralar, sosyal medya, internet aracılığıyla bireysel ve toplum olarak gizli hiçbir yönünüz kalmamakta ve veri tabanı asla unutmamaktadır. Bu yolla istihbarat birimlerince bir kişi takibe alındığında iki milyon beş yüz bin kişi aynı anda takip edilmiş olmaktadır.
Şuanda yüz tanıma sistemiyle insanlar tanımlanıp kayıt altına alınmış bulunmaktadır. Bir sonraki safhada Bitcoin denilen sanal para, dünya vatandaşı olarak insanların hesabına yatacaktır, kimlik ve pasaporta ihtiyaç olmayacak, zaten kameralar sizin nerede olduğunuzu anlık olarak raporlayacaktır. Bu durumda sıra dışı insanlar dışlanacak ve kaynaklardan mahrum bırakılacak, katı itaati gösterenler bu hizmetlerden yararlanacaktır. Dünyanın köleleştirilen ilk kavmi Çinlilerdir. Şu anda Çin´de bir insanın yakalanması 7 dakika almaktadır, süreyi kısaltma çalışmaları devam etmektedir. İlk çiplenme işlemleri Çin´de başladı. Gelecekte insanlara çocuk yapmaması söylenecek ve ilk kolon vatandaşlar Çin´de üretilecektir. Sıfır genetik sorunlu çocukların hasta olmayacağı ileri sürülmektedir. Bu da bu kadar sağlık kurum ve çalışanının akıbetini akla getirmektedir. Çin, küreselcilerin sermayesi, bilgi birikimi ve teknolojisinin uygulama alanıdır. Uygulanmakta olan tek çocuk yapma mecburiyeti Çin nüfusunun hiçbir şey yapılmasa dahi 50 yılda yarıya düşmesi demektir.
Telefon konuşmanızdan beyin kimyanızın tespit edilebilmesi ve beyin kimyanızın gönderilen sinyallerle değiştirilebilesi çalışmaları yapılmaktadır. Bunun yanında seri katilleri, intiharları dikkate aldığımızda bu konuda önemli noktalara geldikleri anlaşılmaktadır. Paris´te ‘sarı yelekliler´ ve benzeri toplum olayları ‘yapay zeka´ yönlendirmelerinin sonucudur. Hillary Clinton, “Bana Facebook seçimi kaybettirdi,” demiştir. Reklamlarda olduğu gibi seçimlerde de kişiye özel mesajlar ve öneriler gelmektedir. Trump´ın seçimi kazanmasında Rusya´nın siber etkisi iki yıl ABD mahkemelerinin konusu olmuştur. Olayın Trump´ın bilgisi dışında(!) geliştiğine karar verilmiştir.
Evangelistler ve küreselciler savaşan iki güç, ancak hedefleri aynı, dünya hakimiyeti… Birincisi Katolik, Protestan ve Siyonist ittifakı… Aynı zamanda şahinler gurubu, yani radikal dinciler ve zorla dünyaya yön vermeye çalışanlar, dünyayı teröre ve savaşa boğanlardır. Küreselciler ise siber operasyonlarla yeni insan tipini oluşturup dünyaya zaman içinde yön vermeyi hedefleyen yumuşak güç, güvercinler. Ancak her ikisinin hedefi de aynı; arzı mevut, dünya nüfusunun 486 milyona düşürülmesi, bağımsız düşünemeyen insan tipinin oluşturulması, paranın ve teknolojinin tek elde toplanması, milletlerin bitirilip dünya vatandaşlığı düşüncesinin oluşturulması ve tek dünya devletinin hakimiyetinin sağlanması… Öyle ki bu süreçte çocuklarımız sanal gerçeklik yaşarken bize yabancılaşacak ve parmaklarımızın arasından kayacaktır.
Demokrasilerde hükümetlerin açmazı, nüfus azaltılması gayesiyle uygulanan ambargolarla yaratılan memnuniyetsiz ve ümitsiz vatandaşlardan oy istemek için verilen mücadeledir. Halbuki dünya hakimlerinin hükümetlerden istedikleri nüfuslarının azaltılması ve ekonomilerinin daraltılmasıdır.
Bu olumsuzluklardan kurtulmak için çocuklarımıza teknolojiyi yasaklamalı mıyız? Aksine mücadele edebilmek için teknolojiyi yakalamak zorundayız. Yok edilecek milletler arasında olmamamız için pazarlık masasında olmamız şarttır, bunun da tek yolu teknoloji çağının önünde olmaktır.
Şayet size bir lider gökleri hedef gösteriyorsa veya başka bir lider sizi zamanın haberleşme ve ulaşım teknolojilerinin zirvesine taşımak istiyorsa o liderler sizi seviyor demektir. Bunu anlamakta çok geç kalmış olsanız da.
Tüm bu süreçler doğru hedeflere yönlendirilirse teknoloji ve endüstri 4.0 insanlık yararına kullanılırsa insan, üretmek ve çalışmaktan ziyade yaradılış amacı olan tefekkür, bilim ve sanatla ilgilenecektir. Üretimde sorun yoksa istihdam değil bölüşüm teorisi ön plana çıkacaktır. İnsanlar insan olma hakları gereği milli gelirden paylarını alacaktır. Nüfus artışı sorun olmayacaktır. Çünkü refaha ulaşan toplumların nüfus artış hızları duracaktır. Tıpkı bir ağacın büyüme sınırlarına ulaşması gibi.
Bizim şu anda yapmamız gereken şey toplumumuza bilim, teknoloji ve endüstri 4.0 çağını yakalama şansını tanımamız ve milli moral değerlerimizi muhafaza edecek eğitim sistemimizi 4 yaşından itibaren çocuklarımıza sağlamamızdır. Onlarla ayrı dünyaların insanları olsak bile.
Sağlık ve esenlikler.
hasmetkolagasi@hotmail.com www.iskenderunses.net