Halit KATKAT


Emperyalist savaş ve işçi sınıfının gücü

Halit KATKAT


Her ne kadar gazetelerde Filistin İsrail savaşı olarak yansıtılsa da bu bir savaş değil terör harekatıdır. İsrail yöneticilerinin on yıllardır Filistin halkını adeta yok etmek için çalıştığını kör olmayan gözler görmektedir.

Uzun zamandır İsrail’i yöneten Netanyahu Filistinlileri silahların gölgesinde Hitler yöntemleriyle yaşatmaktadır. Belliki Netanyahu Hitler yöntemlerine bayağı çalışmış. Tüm Filistin halkının giriş çıkışını kontrol ediyor, elektriğini kesiyor, dışarıdan tıbbı ve gıda yardımlarının girişini engelliyor. İnternetini ve haber kanallarını kesiyor. Bombalarla binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olması yetmezmiş gibi bölgeden uzaklaşmaya çalışan sivil araç konvoyuna bomba atıp 70 insanın ölümüne yol açıyor.

Askeri açıdan bakıldığında ise İsrail’in kontrolünde olan bölgeye Filistinlilerin getireceği ya da sahip olabileceği silahlar, İsrail’in misket bombaları, tankları, topları ile mukayese bile edilemez. Bu durumda Filistin’in bağımsız bir devlet olmasından bahsedilebilir mi? Bağımsız devlet olmadığına göre burada savaştan bahsedilemez. Bütün gücün İsrail devletinin elinde olduğu bir durumda bunun ancak devlet terörü olduğunu söyleyebiliriz. Bölgede ortaya çıkan terör örgütlerinin çıkış nedenlerine bakıldığında ya bu saldırılara tepki olarak çıkmıştır. Yada emperyalist devletlerin bizzat desteklemesiyle ortaya çıkmaktadırlar. Yani nasıl olursa olsun her ikisi de emperyalizmin ürünü olarak ortaya çıkmışlardır.

Hep gazetelerde “dış dünya ne yapıyor”, “neden Filistinlilere yardım etmiyor” gibi sorular soruluyor. Dış dünya denilen devletleri emperyalist sistemden ve emperyalist devletlerden ayrı düşünmek sorunun anlaşılmasına katkı sağlamaz. Ortadoğu’nun kontrolü açısından güçlü bir İsrail, batı emperyalizminin Filistin’den fazla işine yaradığı açıktır.

Burada yani günümüz koşullarında olaylara sınıflar açısından bakmayan yorumcular, çözüme emperyalist güçler arasındaki dengeler açısından bakarak çözüm aramaktadırlar. İster batılı, ister doğulu emperyalist devletler olsun, emperyalistler genel olarak egemenlik peşinde koşarlar. Bu bakımdan Ortadoğu’daki enerji alanları üzerinde egemenlik kurma konusunda anlaşmazlıkları hatta çatışmaları kaçınılmaz hale gelebilir.  

Ama konuya işçi sınıfı açısından baktığımızda, emperyalizm var olduğu sürece savaşlar bitmez. Emperyalizmi yenecek tek güç işçi sınıfının birleşik gücüdür. Bugünkü işçi sınıfının örgütsüz, sınıf sendikalarını kuramamış, uluslararası birliğini sağlayamamış olmasına bakarak bunun bir ütopya olduğunu düşünebilirsiniz. Ama Marks’ın dediği “bütün ülkelerin işçileri birleşin” sözünü işçiler ve sendikalar doğru anlamış olsalardı; emperyalizm değil savaş çıkarmak, sesini çıkarmaktan bile korkardı. Belki de ortadan kalkardı. Hatta bu güne kadar İsrail işçileri ve Filistinli işçi ve emekçiler birlik oluşturabilselerdi Filistin halkı bugün bu kadar acıları çekmezdi. Biliyoruz ki Netanyahu’nun şiddet politikalarına karşı çıkan çok sayıda İsrailli işçi ve emekçi var.

İğneden ipliğe, bıçaktan her türlü silaha, gıdadan elbiseye hatta suya kadar her şeyi üreten işçi sınıfının, eğitim, banka ve maliye emekçilerinin, taşıma emekçilerinin sınıf sendikalarında örgütlendiğini ve bunların zincirleme genel grevini düşünün. Böyle bir durumda emperyalist sistemin değil savaş yapmak, uçaklarını ve tanklarını bile yerinden kımıldatamazdı.

İşçi sınıfının birleşik grevi bütün silahlardan daha etkili bir araçtır. Sınıfın bunu bir an önce kavraması lazımdır. Dünya bütün ülkelerin işçilerinin birleşememesinden acı çekmektedir.