Nurullah ER


DOSTLUK

Nurullah Er


Samimi duygu ve düşüncelerle oluşan güven birlikteliğidir dostluk.

Çevremizde birçok insan vardır. Ailemiz, akrabalarımız, komşularımız, iş çevremiz...
Onlar olmadan ne insanın insan olması, ne de toplumsallaşması mümkündür. Ne var ki bunca çevremizde dolaşan, birlikte olduğumuz insanlarla hep dost yaşayabiliyor muyuz? Öyle olsaydı; kavgalar gürültüler olur muydu? İnsanlar huzur ve barış içinde yaşarlardı. Demek ki dost ve dostluğu kurmak ve yaşatmak kolay değil.
İnsanlar bireysel ilişkilerle oluşturdukları dostluklarla yaşasalar da çoğu zaman düş kırıklığına uğramak zorunda kalıyorlar. Yunan Filozofu Epikuros; “Bir şey yiyip içmeden önce, ne yiyip içeceğimize değil kiminle yiyip içeceğinizi düşünün. Çünkü yanında arkadaşı olmaksızın yemek içmek bir aslana, ya da kurda mahsustur.” derken dostluğun toplumsal değerini vurgulamaktadır.
Dünyada dostluğu toplumsallaştırmayan insanoğlu, bireysel ilişkilerle kendi huyuna, suyuna yakın olanlarla dostluklar oluşturmaya çalışmıştır. Bu da yine kolay olmamıştır.
İki kişinin birbiriyle dostluk kurmasının birçok nedeni olabilir. Bunlar ufak tefek şeyler olsa da, yaşamın anlamını, ya da anlamsızlığını aynı açıdan görme ve beğenmeye bağlıdır. Bir şeyi aynı duygu ve düşüncelerle sevmek ve beğenmek, yaşamın anlamında birleşmek ve akla gelen her şeyde birliktelik görülse de Montaigne, “Çünkü o, o idi, ben bendim” demiş.
Her şeyin geçmişle karşılaştırıldığı gibi, dostluklarda geçmişle karşılaştırılıyor. “Nerede o bayramlar?” dendiği gibi, “geride kaldı o kadim dostluklar” diye iç çekmekteler insanlar. Belirsiz duygular ve değerlerle birbirine yaklaşan, dostluk kuran insanlar, günümüzde elle tutulur nesnelere değer vererek, kimden çıkar görürse oraya koşarak, parayı en büyük değer ve kazanç kapısı görerek; dostlukları, kardeşlikleri, arkadaşlıkları bir yana itip gündelik yaşamın çıkarlarını öne çıkarır oldular. Dost bildiğimiz bir kişinin birden maskeyi atıverdiğini, sizi ortalıkta bırakıp kaybolduğunu görüyorsunuz. En acısı dost bilinen birinin, birden bire dostum dediğine yabancılaşması oluyor.
Dünya ancak sevgiyle, dostlukla güzelleşir. Yaşanır hale gelir. Kişisel çıkarların egemen olduğu, paranın kutsiyet değeri haline geldiği bir dünya, insanoğlunun cehennemidir.
Dünyadaki yoksulluğun, açlığın, sefaletin, sömürünün ve savaşların temel nedeni, devlet adamlarının bireysel dostluğa yaşam kazandırılmayarak, toplumsallaştırılmayarak küresel bir dünya yaşamı haline getirilememesidir. Günümüzde dünya devletlerinin zorunlu ilişkilerinindeki yaşanan dostluklar saman kazık çakmaya benziyor. Bunun da bedelini halklar ödüyor.
Dostluk konusunda belki de en doğruyu büyük ozanımız Veysel söylemiş: “Dost dost diye nicesine sarıldım./ Benim sadık dostum kara topraktır./ Beyhude çalıştım boşa yoruldum./ Benim sadık dostum kara topraktır.”