Halit KATKAT


Değişim Umudu ve Seçimler

Her seçim, toplumda bir değişim umudunu da beraberinde taşır.


Bu değişim umudu daha çok ezilen ve emeği ile geçinen sınıflar içinde yoğundur. İktidarda olan sınıfların değişime ihtiyaçları yoktur. Onların iktidarlarını devam ettirmeye ihtiyacı vardır. 

Bu seçimler her ne kadar ülke yönetiminde bir değişikliğe yol açmayacaksa da partiler tarafından yapılan yoğun propaganda emekçi sınıflar arasında bir değişim olacağı algısı yaratıyor. Yönetimlerinde işçi ve emekçilerin yer almadığı ve partilerin üst yönetimleri tarafından belirlenen, hatta buna atanan demek daha doğru, adaylardan hangisinin seçileceğine yine bu partilerin tabanındaki işçi ve emekçilerin oylarıyla belirlemesi isteniyor. Bu demokrasi oyununda adayların belirlenmesinde bırakalım işçi ve emekçilerin görüşüne baş vurmayı, kendi üyelerinin bile tanımadığı ve bilmediği kişiler aday olarak gösterilmektedir. Peki kitleden ve parti tabanından kopuk olan bu adaylar seçilince kimin talep ve istekleri doğrultusunda karar vereceği sanılıyor? Elbette kendini aday gösteren partili yetkililerin.
İlginç olan bir yan da şu ki “tek adam iktidarına” karşı çıktığını iddia eden partilerin aday belirleme yöntemleri iktidar partisinin yöntemleri ile aynı. Ayrıca daha önceki deneyimlerden bilindiği gibi muhalefet partilerinden seçilen belediye başkanları iktidar tarafında görevden alınmış ve yerlerine kendi istedikleri kişileri kayyum atanmıştı. Bu konuda iktidar partisinin Genel Başkanı “Eğer bizi engelleyen belediye başkanı olursa yerine kayyum atar işimize devam ederiz.” demişti. Bunun anlamı hiç bir belediye başkanı iktidardan ayrı olarak “kendi programını uygulamaya kalkmasın”dır. Bu arada belediyelerin bütçelerinin genel bütçeden ayrıldığını da hatırlatalım. Adaylar bol keseden “yol yapacağım”, “park yapacağım”, “marka kent yapacağım” gibi tamamen kendi iradesini öne çıkaran bir sürü ‘cağız´lar seçmenin oyunu almaya yönelik boş vaatlerdir. Bunların yanında iktidar partisi ve ortağı milli ve dini her türlü propagandayı kullanarak seçimleri bir genel seçim havasına sokmaları kendi taraftarlarını kemikleştirmek içindir.
‘Bütün bunlara rağmen kent sakinleri yararına bir yönetim oluşturulamaz mı?´ diye düşünülebilir. Yani 31 Mart seçimlerinden sonra umut olabilecek ve kent halkını da yönetime katacak çözümler elbette üretilebilir. Kent halkı kendi taleplerini gerçekleştirecek çözümler bulabilir.
Halk, kentinde sendika, dernek, parti, meslek odası ve muhtarlarıyla doğrudan kentin yönetimine talip olabilir ve kendiyle ilgili konularda söz ve karar sahibi olabilir. Bunun olanağı vardır. Katılımcı yerel yönetimler, yerel demokrasinin olmazsa olmazıdır. Etkin ve demokratik yerel yönetimler halkın ihtiyacıdır. Halkın iradesinin çiğnenerek yok sayılmadığı, kayyımların atanmadığı, seçilmişlerin baskıyla istifa ettirilmeyen yerel yönetimlere ihtiyaç var. Bunun için sendikaların, derneklerin, muhtarların emeklilerin, partilerin içinde olduğu; ayrıca içinde kadın ve engelli meclislerini de barındıran Kent Konseyi, kentin yetkili meclisi olarak çalıştırılabilir. Bu konuda elde edilecek her başarı, 31 Mart sonrasında da halkın demokrasiye katılımını sağlayacak ve umudunu büyütecektir.