Nurullah ER


ÇEVRESİNİ ÖNEMSEMEYEN KENDİNİ HİÇE SAYAR

Çevre insanın en yakınıdır, uzakta olsa da.


Çevre insanın en yakınıdır, uzakta olsa da.

Evidir, sokağıdır, mahallesi, semti... Yaşadığı şehri, bulunduğu ülkesi, yer aldığı dünyasıdır.

Halkaların iç içe geçişi, deniz dalgalarının gidiş gelişi gibidir.

İnsan yaşamı ile iç içe olan böylesi ortam, ne kadar temiz, sağlıklı, güvenli olursa insan o kadar mutlu olur, huzurlu yaşar.

Böylesi önem arz eden bir konuya, toplum duyarsız, ülke yöneticileri alakasız, bilim adamları da ilgisiz kalamaz.

BM üyesi 133 ülke dünyanın en önemli konusuna parmak basmak için 05- 11 Haziran tarihleri arasını Dünya Çevre Günü olarak ilan etmiş, ülkemiz ise 1982 tarihinden itibaren bu tarihi Çevre Günü olarak kutlamakta.

Kutlamasına kutluyoruz da, kutlamalar gösteriş olmadan öteye geçmiyor. Söylemler söylendiği yerde kalıyor, yapılanlar, yaşananlar gittikçe ülkemiz açısından ciddi boyutlar kazanıyor. Bilim adamlarının, çevre korumacılarının önerileri, tavsiyeleri kulak ardı ediliyor. Ülkemiz her yıl bir önceki yıla göre daha çok kirleniyor, doğa tahrip ediliyor, yiyecek ve içecek, gıda sorunları yaşanıyor, çaresiz ve ölümcül hastalıklar artıyor. Maviler grileşiyor, yeşiller bozlaşıyor, verimli topraklar çoraklaşıyor.

Tarım alanları sanayinin emrine veriliyor, dağlar, gür ormanlar taş ve maden ocaklarının inisiyatifine bırakılıyor, kıyı şeritleri turizmciler tarafından yağmalanıyor, şehirler betonlaşıyor. Sonra da Çevre Günü kutlamaya kalkılıyor.

Bölgemiz bu konuda daha da ciddi bir durumla karşı karşıya. Ne var ki ülke yöneticilerinin ve yerel yöneticilerin kılı kıpırdamıyor, toplumsal duyarsızlık günden güne artıyor, çevre korumacıların eylemleri, basın toplantıları, mahkeme başvuruları çare olamıyor. İskenderun´ dan – Osmaniye´ye kadar uzanan verimli tarım arazileri tamamen sanayicilerin kontrolünde, toprağı yok edilmekte, doğası kirletilmekte, kıyılar yağmalanmakta, yetmiyormuş gibi üst üste termik santralleri yapılmakta.

Bugün bu işten kazanç elde eden, para kazanan, zengin olan vardır mutlak. Ne var ki gelecek için, çevremiz ve doğamız için, torunlarımız için kayıp vardır. Hiç bir kuşak geleceğine böylesi kötü bir miras bırakmamalıdır.

Çevreyi korumak, dünyaya sahip çıkmak, onu korumaktır.

Vatanını toprağını sevmektir.

Kendi yaşamını ve geleceğini önemsemedir.

Doğanın parçası olduğunun bilincini taşımak, kendine yabancılaşmamaktır.

Dünyayı daha yaşanır hale getirmektir.

Doğayı korumak yalnızca çevrecilerin işi, bilim adamlarının düşüncesi olmamalıdır.

Kirlenen çevrede insan ruhu da kirlidir, kirli ruhlarla çevre de kirlenir.