Halit KATKAT


Birlik, politika ve örgütlenme

Halit KATKAT


Birlik deyince aklımıza ilk olarak ulusal birlik gelir. Evet devletlerin, devlet olmanın temeli ulusal birlik olmaktan geçer. Askere alınırken “ülkeyi korumak için” denir. Ama parası olan askere gitmemek için bedel olarak para öder. Ama parası olmayanlar ülkeyi korumanın bedelini canıyla öder. Ülkenin birliğini korumakla görevli devlet, vergi toplarken devletin birliği ve yaşaması için der. Ama zenginlere vergi muafiyeti getirir, düşük faizli krediler verir. Ama yoksulun ekmeğinden, suyundan dahi vergi alır. O zaman bu birlik yoksuldan alıp zengine servet aktaran bir birliktir. Bu emme basma tulumba gibi çalışan mekanizmanın kolunu da devlet denen aygıt çevirmektedir.

Bütün politikacılar da ülkenin ya da toplumun çıkarlarını korumak için politika yaptıklarını iddia ederler. Partilerin hepsi birlik olalım der. Hatta biri sloganlaştırarak “bir olalım diri olalım” der. Ama vekillerin maaşlarını asgari ücretlinin sekiz, emeklinin on misli yaparlar. Yasaları hep sermaye sahiplerinden yana çıkarırlar. Zaten parası olmayanların milletvekili, belediye başkanı vb. olma şansları da yoktur. Bu durumda partilerde birlik nasıl olacaktır? “Bize inanın biz sizin çıkarlarınızı savunacağız” söylemleri ile birlik, yani kendi siyasetlerinde birlik olmaya çağırırlar. Bu birlikte diğerleri gibi sınıfsal ayrımları gözardı eden, Mevlana'nın çağrısı gibi “hangi sınıftan olursan ol gel" anlayışıyla birlik ararlar.

En yaygın olan birlik çağrısı da “inananların birliği” diye birlik arayan dini ideolojilerdir. Burada da zengin fakir, işçi patron aranmadan sırf inanç üzerinden aranan birlik anlayışı vardır. Sınıfsal ayrımları yok saymalarını bir kenara koysak bile dini temelde bugüne kadar hiçbir yerde uzun süreli ayrımsız birlik görülmemiştir. İnananlar arasında ayrı din, mezhep, tarikat ayrımı olduğu gibi aynı tarikat içinde şeyh ve mürid ayrımları da vardır. Şeyhlere ve din ulularına mutlak itaat vardır. Müritlerin şeyh ve inançlarına karşı söz söyleme ya da görüşlerini sorgulama hakları yoktur. Şeyh ve din ulularına mutlak itaat esastır.

Bütün bunlar sistem içinde var olan esas çelişkiyi sermayedar ile işçi arasındaki, üretenle üreticilerin sırtından geçinen arasındaki çelişkiyi örtmeye yarayan birlikteliklerdir.

Maddi dünyada birlik maddi çıkarlar temeline dayanır. İşçilerin birliği, ürettiklerine sermaye tarafından el konulduğu ve kendileri sefalet içinde yaşarken sermaye sahipleri servet içerisinde yüzdüğü için, tutarlı ve sağlam temele dayanan birliktir. Tarım üreticilerinin birliği yine kendi ürünlerini yok pahasına alıp onun üzerinden servet yapanlara karşı olduğu için sağlam ve tutarlı birliktir. Yine tüketici kooperatifleri, alım gücü düşük tüketicileri tekellere ve marketlere karşı koruduğu için tutarlı maddi temele dayanan birlikteliklerdir.

Ayrı dilde, ayrı uluslara mensup, ayrı inançlara sahip, ayrı politik görüşlere sahip işçilerin aynı ortak maddi çıkarları için, işverenlere karşı hiçbir ayrım gözetmeksizin birleşmeleri de esas birliğin maddi çıkarlar temelinde olduğunu göstermektedir. Nitekim işverenler ve sermayedarlar da işçilere karşı işverenler sendikası olarak birleşmişlerdir. Ayrıca kendi çıkarlarına uygun olan partileri sermayeleri ile üstü örtülü ya da açık desteklemektedirler.