Sadullah ÇAĞLAR


BEYAZ PERDEDE BİR EFSANE

Sadullah Çağlar


Sinema unutulmaz kahramanları görüntüleyen önemli bir sanat alanıdır. İnsanın morali bozukken, güzel bir filme gidip dertlerini unutması harika bir şeydir. Hollywood beyazperde de sürekli güzel insan yüzüyle seyirciyi etkiledi.

Aradan yıllar geçse de bu güzel yüzler unutulmadı. Geçmiş dönemde sinema dünyasında Greta Garbo vardı. Seyirciler bu büyük sanatçının güzelliğini görmek için sinemaya giderlerdi. İsveçli olan yıldız oyuncunun her filmi olay oldu.

Tarihteki Alman casusu Mata Hari´yi canlandıran Greta Garbo filmin bir sahnesinde Fransızlar onu kurşuna dizmeden sevgilisine şöyle der; “Sevgilim belki bu son görüşmemiz olacak, artık veda zamanı geldi. Ben uzun bir yolculuğa çıkacağım. Ah sevgilim mümkün olsa sana gözlerimi vermek isterdim. Senin gözünle dünyayı görmek benim için daha anlamlı olurdu” der.

Tolstoy´un ölümsüz eseri Anna Karenina´nın defalarca filmi yapıldı. Fakat hiçbiri 1930 yılında yapılan Garbo´nun başrolünü oynadığı filmin yanına dahi yaklaşamadı. Filmin en önemli sahnesi ise sevdiği adam uğruna her şeyden, evinden, ailesinden, konteslik unvanından dahi vazgeçen ve karşılığında sevdiği adamın ihanetine uğrayan kontes, kendini trenin altına atarak ölümü seçer.

Her filmi büyük ilgi uyandıran Garbo, Aleksander Dumas´ın eseri Madam Camille fiminde ise Dünya sinemasının unutulmazları arasına girmiştir.

Filmde Madam Camille rolünü oynayan Garbo orta yaşlı ve zengin bir kontun metresi iken genç bir paşazadeye aşık olur ve onunla yaşamaya başlar. Ancak genç paşazadenin babası bu ilişkiden rahatsız olur ve Madame Camile ile konuşarak oğlunu terk etmesini ister. Ve karşılığında her türlü maddi yardım vaat eder. Madam ise para teklifini kabul etmez, “Oğlunuzu gerçekten seviyorum ama eğer böyle istiyorsanız, merak etmeyin yarın oğlunuzu terk edeceğim, fakat Mösyö şunu iyi bilmenizi isterim ki benim aşkım satılık değildir” der.

Madam sonunda üzüntüden hasta olup ölüme yaklaştığında, genç aşık durumu öğrenip sevgilisine koşar; fakat geç kalmıştır, madam son nefesini sevgilisinin kollarında verir.

Madam Camille romanı, Balzac´ın Vadideki Zambak romanı kadar muhteşem bir eserdir ve Greta Garbo´nun muhteşem sanatıyla beyaz perdede yerini alır.

Yine Garbo´nun başrolünü oynadığı Grand Hotel filmi sinemanın unutulmazları arasında yerini alır. Grand Hotel bugünkü Hilton Otelleri gibi geçmişte görkemli idi.

Konu Paris´te geçer, opera sanatçısını canlandıran Garbo, otelden çıkış sahnesinde güzelliği ve zarafeti ile izleyenleri büyüler. Filmde pek çok yıldız oyuncu vardır ve Metro Golden Mayer sütüdyolarında yapılır, Oscar ödülünü alır.

Aslında Greta Garbo´nun en güzel filmi, İsveç Kraliçesi Kristina´dır. Filmde savaş karşıtı kraliçeyi canlandıran Garbo, savaş isteyen meclise şöyle der; “En kötü barışı, bütün zaferlere tercih ederim. Bir de halka soralım ne istiyorlar” der.

Greta Garbo şöhretin doruğunda iken bir anda sinemayı bıraktı. Yaptığı ona yakın film unutulmazdı. MGM film yapımcıları onun tekrar sinemaya dönmesi için çok ısrar ettiler ama dönmedi.

Bir sinema yönetmeni, “Onun filmlerine kocalarıyla giden kadınlar, filmde Greta öldüğü zaman çoğu sevinir” demişti.

Greta´nın güzelliğini bir yapımcı şöyle tanımlar; “O estetik güzelliğini biraz Ava Gardner´dan, biraz Rita Hayvort´tan almıştır”.

Greta son yıllarını geldiğinde, 80´li yaşlarını New York´ta bir apartman dairesinde hizmetçisi ile geçirir. Geçmişe hiç özlem duymaz ve öldüğünde bedeni vasiyeti üzerine yakılır.

O bir efsane gibi yaşadı ve filmlerinde soylu kadınları hep daha yükseklere taşıdı. Kraliçe Kristina filminde onu uyandıran hizmetlisine ; ‘Keşke gece hiç bitmeseydi ve daha fazla kitap okuyabilseydim´ der.

Dünya sinemasında artık Garbo´lar yok, onlar sokaktaki yoksul insanları Tolstoy´un görkemli eserleriyle tanıştırdı sonra Paris´i ve Grand Hotel´i bütün ihtişamıyla, büyüsüyle tüm dünyaya izletti.

Anna Karenina filminde çocuğuna hasret annenin eski eşi tarafından evinden kovulduğu ve çocuğun anne diye haykırdığı sahne ve İki Ruhlu Kadın filmindeki dans sahnesi ile insan soyunun bütün güzelliğini sergileyen Greta Gabro yıldız olarak doğmuştu.

Sinema eleştirmeni Andre Bazin şöyle der; ‘Sinemada beş yıl, edebiyatta bir ömre bedeldir´.