Akın BODUR


Başlıksız

Akın Bodur


Ordunun Hatay´a girişinin 81. yıl dönümü olan 5 Temmuz günü Reyhanılı´da hareket halinde patlayan otomobilden düşen plakadan aracın Suriyeli sahibine ulaşıldı, gözaltılar oldu, üzerinden 61 gün geçti ama sonrasını öğrenemedik.
Kentin işgalden kurtuluşunu simgeleyen ordunun Reyhanlı´ya girişinin yıl dönümü olan 8 Temmuz akşamı, Reyhanlı´daki bir derneğin deposunda çıkan yangını sündürüldü ama yangın ve yaşandıysa patlamanın nedeni 58 gündür çözülemedi.
Hristiyanların en önemli kutsal günleri arasında bulunan Meryem Ana Bayramının kutlandığı 15 Ağustos tarihinde Reyhanlı mezarlığında 100´e yakın mezar taşlarının tahrip edilmesi, iki mezar duvarına 'yeniden geleceğiz', 'Biz islam devletiyiz' yazılamasıyla bağlantılı olduğu düşünülen 6 kişi gözaltına alındı ama 20 günde sorgusunu bitiremedik mi?
Cumhuriyet´e giden yolun en önemli adımlarından, muharebe meydanında kazanılan en büyük zaferin 97. yıl dönümünde, sınırın ötesinde, Türkiye-Suriye sınırı arasındaki bölgede yaşanan ve Cilvegözü sınır kapısına dayananların protestolarını, protestolar sürerken çözümledik! Dünya basını ve az sayıdaki Türk medyası, protestoların ülkemize yönelik olduğunu, atılan sloganları, yapılan çirkinlikleri cümleler ve görüntülerle servis etti, ama belki de buna inanmadık... Hataylı milletvekili Tülay Hatimoğulları Oruç, parlamentoya verdiği soru önergesinde kendisine ´aaaa´ dedirten bir ajansın protestoların Suriye rejimi ve Rusya´ya yönelik olduğuna ilişkin bir haberi servis ettiğine yer verdi. Vali Bey de protestoların aslında Suriye rejimine yönelik olduğunu ama bir takım provokatörlerin, ajanların devreye girmesiyle ülkemize yönelikmiş gibi bir hale sokmaya çalıştıklarını ifade etti. Hatay Milletvekili Serkan Topal, cumhurbaşkanının posterini ve bayrağımızı yakan protestocuları ´yağmacı, profesyonel katil, cani, haremi, dış güçlerin taşeronu´ olarak tanımlayıp, bu cesareti nereden aldıklarını parlamentoda yaptığı açıklamada sordu; Samandağlı milletvekili Oruç da Dışişleri Bakanı tarafından cevaplandırılmasını istediği önergesinde 'Bakanlığın konu ile ilgili resmi bir açıklaması olacak mıdır?' sorusunu yöneltti, ama sorulara ne zaman yanıt geleceğini bilemeyiz.
Protestoların üzerinden günler geçti ama Cerablus´a, Afrin´e birlikte harekat yaptığımız ´Özgür Suriye Ordusu´nun 7 yıldır kontrolünde bulunduğu bölgedeki provokatörlerin kimler olduğunu bulamadık. Niye?
İki yıl önce İdlip yöresinden 900 bin kişiye ulaşabilecek göç dalgasını öngördük, bir buçuk yıldır bölgede 100 bini aşkın kişiyi barındıracak en az üç kamp yaptık, ama Suriye´nin Bab-Al Hawa ile Reyhanlı´daki Cilvegözü Sınır Kapısı arasındaki 800 metrelik ara bölgede protesto yapılacağını öğrenemedik mi? Kitlesel göçün neredeyle iki hafta öncesinden başladığını, göç edenlerin sınıra doğru gelidini Rusya´ya anlattık, sınır bölgesindeki olaylardan önce bildiriler dağıtıldığını günler öncesinden öğrendik, protestocuları TOMA, su ve gazla yapılan müdahale ile durdurduk ama ´ÖSO´nun hakim olduğu bölgede, Cilvegözü´nün metrelerce ilerisinde yaşananları provoke edenlerin kimler olduğunu nasıl öğrenemedik mi? Sahi, Kasım 2017´deki Soçi görüşmeleri niye başlamıştı ve Astana niye yapılmıştı?
Yoksa yaşananlar tehdidin devamı ve bir türü mü? Ya da hepsi birer tesadüf mü? Büyük oyun sürdüğüne göre, yoksa doğru soru 'hangi gruplar olduğu biliniyor mu' mu olmalı?
Belki de dış politikada önerilen teorileri güçlendirecek bir sav oluşturulamadıysa, ortada bir yanlış var demektir. O yanlış, Suriye politikasında olabilir mi?
Siz ne dersiniz?