Nurullah ER


Atatürk´ün Halkla Birleşmesi, Halkın Atatürk´le Bütünleşmesi

Nurullah ER


Atatürk, M.Kemal olarak halkla ilk önce Samsun´da birleşti.

Sivas, Erzurum kongrelerinde, Amasya toplantılarında halk vardı.
Milli Mücadelede emperyalizme karşı savaşı, halktan oluşan Kuvay-ı Milliye Ordusuyla başlattı.
1920´de Ankara´da toplanan BMM halkın temsilcileriydi.
Kocetepe´de; “ Ordular ilk hedefiniz Akdeniz´dir ileri.” komutunu verdiği ordu halk ordusuydu.
“Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir.” sözü halk egemenliğini esas alan Cumhuriyet yönetimi içindi.
Atatürk´ün inkılapları, Türk ulusuna, ulusal birliğini kazandırma ve kendine güven duymayı öğretme, modern çağın imkanlarından halkın yararlanması için yapılmıştır.
Ekonomik alanda kurulan; Sümerbank, Etibank, Demiryolları, Şeker fabrikaları, Demir-Çelik, modern tarım araçları.... ve benzerleri halka dairdi.
Eğitimde, sağlıkta, adalette, hukukta yapılan her türlü yenilikte halk vardı.
Atatürk´ün halkçılığı ile; siyasal, ekonomik ve toplumsal uygulamalarla halkın çıkarları ön planda tutulmuştur.
Siyasette eşitliği, yargıda tarafsızlığı, sosyal alanda bütünlüğü ve çağdaşlığı esas almıştır. Osmanlının kul, köle olarak gördüğü halk, Atatürk Cumhuriyeti döneminde birey vatandaş olarak, Osmanlının toplumsal yapısına tepki olarak ortaya çıkmıştır. Yüzyıllardır, dinsel ve muhafazakar bir kültürle yaşamış bir toplum, kısa zamanda modern çağın nimetlerinden eşit olarak yararlanmasıyla, Türk halkı Atatürk´le bütünleşmiştir.
Türk halkının Atatürk´le bütünleşmesinin temelinde ona duyulan güven vardır. Her yerde halkım diyen, kendini onlardan biri gibi gören Atatürk, toplum içinde din, dil, mezhep, cinsiyet ayrımcılığı, zengin, fakir farklılığı gözetmemiştir.
Türk halkını en büyük yaralayan onun kısa zamanda aralarından ayrılması olmuştur. Türk halkı Atatürk´ün ölümüyle günlerce karalar bağlayarak yasını tutmuştur. Aşık Veysel´in Atatürk´e yazdığı ağıt yıllarca dillerden düşmemiştir.
Atatürk bir lider olarak Türk halkının arasından ayrılmış olsa da onun kuşağının gönlünde iz bırakan eserlerini bir vefa borcu olarak bildiklerinden, belirlediği ilklerden, çizdiği yoldan sapma göstermemişlerdir. Ne var ki çok partili sisteme geçişle gizliden gizleye faaliyet gösteren Atatürk karşıtlığı oy alma uğruna; yalanla, dolanla, çamur at izi kalsın politikasıyla günümüzde zirveye çıkmıştır. Ders kitaplarından isminin çıkarılmaya çalışılması, Lozan Antlaşmasının tartışılmaya açılması, ilahiyatçıyım diyen birinin “ Yunan kazansaydı” diyecek şekilde cüretkar davranıp siyasi destek görmesi, devlet dairelerinde ki fotoğraflarına bile tahammül göstermeyen bazı memurların olması, resmi bayramların bazı okullarda ve devlet dairlerinde şeklen kutlanması, soluduğu havayı, yediği ekmeği, yaşadığı yaşamı inkar etmesidir.
Yıllardır bazı siyasetçilerin ve siyasi iktidarların ve sözde tarihçiyim diyen kişilerin desteği ile bugün ülkemizde Atatürk karşıtlığı bazı çevrelerce yaşam bulsa da, Atatürk´e sahiplenme ve Atatürkçülük ideolojisi toplumumuzda çığ gibi büyümektedir. Onun anlam ve önemi emperyalist güçlerin bölgemizdeki politikaları sonucu iç savaş yaşayan, bölünen parçalanan devletleri gördükçe daha da güçlenmektedir. Ölüm yıl dönümünde, Çanakkale Şehitlerini anma gününde, Kurtuluş savaşımızın bitiş yılında ruhuna bir fatihayı bile esirgeyen diyanetin bu tavrına karşı, yüzbinlerin Anıtkabirde okudukları dualar onun ruhunu şadetmekte. Toplantılarda, yürüyüşlerde, mitinglerde, düğünlerde, bayramlarda halay çekerek okunan Onuncu yıl Marşı ve İzmir Marşı gücüne güç katmakta.
Atatürk bugün 19 Mayıs ruhuyla, Kuvay-ı Milliye Gücüyle, Kurtuluş Savaşı Destanıyla, Lozan Antlaşmasıyla, Misaki Milli Sınırlarıyla, Cumhuriyet Yönetimiyle, İlke ve Devrimleriyle Türk toplumunun kalbine kazınmıştır, Türk halkının ayrılmaz bir bütünü olmuştur. Türk halkının bundan yüz yıl önce kalbine yaktığı o güven ışığı hala yanmaktadır.