Sadullah ÇAĞLAR


14 ŞUBAT´IN ANLAMI

Sadullah ÇAĞLAR


İnsan soyu fiziki olarak sevmeye ve sevilmeye, insanlaşmaya doğru adım atmaktadır. Sokrat; ‘Sevmesini bilenler büyük insandır´ dediğinde gerçeği söylemektedir. 

Fakat felsefeye göre içi boş güzellik, tıpkı vitrindeki mankene benzer. Aslında kişiye güzellik katan duygudur. Burada Aşık Veysel´in unutulmaz sözlerini hatırlamak lazım; ‘Güzelliği on para etmez, Bende bu sevda olmasa´.
Bazen mantıklı aşkı yakalamak uzaya ulaşmak kadar zor. Bilim insanlarına göre mutlu aşk yoktur, ama gönül ferman dinlemez. Peki kimler sevmez? Ölüler. Neden? Onlar yaşamıyor da ondan.
Biz konumuza dönelim. 14 Şubat tüm dünyada Sevgililer Günü olarak kutlanır. Peki 14 Şubat´ı anlamlı yapan nedir? Yüzyıllar önce M.S. 3. yüzyılda Roma İmparatoru Cladius askerlerinin cepheden kaçıp eşlerinin yanına gelmesini önlemek için evlenmeyi yasaklar, ama gönül ferman dinlemez.
Kiliselerde gizli evlilik devam eder. Bunu duyan İmparator, yasaları çiğnediği için sevenleri bir araya getirip nikah kıyan din adamı Valentine´ı idama mahkum eder ve 14 Şubat 269 tarihinde idam gerçekleşir. Bu gün kutsal ilan edilerek Batı´da yüzyıllardır kutlanır ve Vatikan tarafından Rahip Valentine Aziz ilan edilir.
Bazen insan iradesi canı pahasına da olsa yasaları aşar. Tarihte bunun pek çok örnekleri vardır. Fuzuli ne diyor ona kulak verelim… ‘Aşk benim sevdiğim bir hastalıktır. Ey Hekim beni iyi etmekten vazgeç, bana ilaç verme. Çünki ilacından iyi olursam, ölürüm. Oysa ben yaşamak istiyorum. Sevdiğim kadın benim için kutsaldır´ diyor Fuzuli.
Aradan yüz yıllar geçmesine rağmen unutulmaz ‘Leyla ile Mecnun´ eserini yazan Fuzuli hala günümüze ışık taşıyor ve aşılamıyorsa, ona saygı duymak lazım.
Ne demişti bestekar Şerif İçli; ‘Sende Leyla´dan mı öğrendin cefakar olmayı, Bir bakışta mecnuna döndürdün beni´.
Doğu insanı, Batı´ya göre duygularını kaybetmedi.
Unutulmaz sevdalar, eski Mısır topraklarından doğdu. İnsana yaşama şevki veren karşılıklı anlayıştır, aslında sevdayı besleyen tutkudur.
Fakat insan yaşamında en önemli şey vefa ve fedakarlıktır. Napolyon Bonapart, Josefin´e karşı son derece tutkulu bir aşk besler. Tüm İmparatorluğu onun ayakları altına serer. Fakat uzun Rusya seferinde Josefin´e yazdığı aşk ve tutku dolu mektuplarına cevap bile alamaz. Avrupa fatihi yazdığı mektuplar cevapsız kaldığında, adeta bir zavallıya dönüşür.
Savaşın sonu gelmiştir ve Napolyon çaresizliğini cevapsız mektuplar yazmakta arar; ‘Beni üzmeye devam ediyorsun, mektuplarıma cevap bile vermiyorsun, söyler misin zalim kadın, aslında sen beni sevmedin, sen sadece saltanatı tercih etmiştin´.
Avrupa´yı titreten büyük fatih, sonuçta bir kadına, daha doğrusu kalbine yenik düştü. Josefin, Rusya´dan, Napolyon´un kaybettiği haberleri gelmeye başladığında, Napolyon´u çoktan terk etme kararı almıştı.
Ne demiş şair Alfred de Musset; ‘Hayat bir çiçekse aşk onun rüyasıdır, Eğer sevdiyseniz yaşamışsınız demektir´.
Geçmiş yıllarda Hafta diye bir dergide okuduğum yazı beni çok etkiledi. İkinci Dünya Savaşı yılları, Polonya´da Auschwitz kampında görevli bir Alman doktor, Yahudi bir kadına aşık olur. Kadın da doktora sevdalanır. Doktor kadını ölümden kurtarır. Sonrasında görüşmeye devam ederler ve kadın hayatını kurtaran doktora der ki; ‘Hans, seninle 24 saat yaşamak bir ömre bedel, eğer sana bir şey olursa yaşayamam´. Savaşın sonuna doğru Hans kurşuna dizilerek öldürülürken son sözü; ‘Seni seviyorum Raşel´ olur. Bunu duyan Raşel ise yaşamına son verir ve yanında İbranice bir not bulunur; ‘Hans sana verdiğim sözü yerine getirdim, artık çok mutluyum´.
Bu iki ayrı dünyanın insanı aşklarıyla sınırları aşıp aşkın evrensel tarihine adlarını yazdılar ve kutsal sevdalarını yıldızlara taşıdılar.
Biz Hayyam´la bitirelim; ‘Hem aşkın yok, hem yaşamaktan bahsediyorsun seni sefil, Yazıklar olsun o gönüle ki içinde ateş yoktur´.
14 Şubat Sevgililer günü tüm insanlığa mutluluk getirsin. Her şey insanı sevmekle başlar.