İskenderun´un Güzelköy, Bekbele ve Aşkarbeyli mahallelerinde yapılması planlanan Olivin (maden) Ocağı ve Kırma Eleme Tesisi projesine yönelik ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) kapsamındaki halkın katılım toplantısına ilişkin açıkl
Akın Bodur/İskenderun
12 ilçe ve il başkanının katılımıyla yapılan toplantıda, kendisinin de arasında olduğu kişilerin polis tarafından coplanmasını anlatan İskenderun CHP İlçe Başkanı Yusuf Mansuroğlu, 'Yaptığımız baskılar sonucu, ben, belediye meclis üyeleri, çevreciler içeri girdik, o tutanağı tutturduk, ama tutturana kadar orada anlaşılmaz bir dirençle karşılaştık. Ne acıdır hedef gösterilerek değil, ama oradaki halk ve ben darbelere maruz kaldık. Kafamıza vücudumuzun çeşitli yerlerine copla saldırdılar' dedi. İskenderun İHD, ÇED toplantısına ilişkin hazırlanan raporu açıklarken, 11 mihtar ile bir dernek başkanının katılımı ile yapılan açıklamada, yörede taş ocağı ve maden sahasının istenmediği açıklandı. Açıklamaya imza atan muhtarlardan 2´si, ÇED raporuna da imza atmıştı.
İHD´den Akçay raporu
İnsan Hakları Derneği (İHD) İskenderun Şubesi, Akçay´da yapılan ÇED raporunda yaşanan olaylara ilişkin hazırladığı raporu açıkladı. Kentin Akçay Mahallesinde işletilmesi planlanan 148 hektarlık (1480 dönüm) alanı kapsayan Olivin maden ocağı kırma ve eleme tesisi ile ilgili ÇED toplantısı yapılacağı bilgisi üzerine derneğin toplantıyı insan hakları açısından süreci izlemek üzere gözlemci olarak katıldığını belirten İHD şube başkanı Coşkun Selçuk, şu açıklamayı yaptı: 'Toplantı öncesinde İskenderun Kaymakamlığı pandemi gerekçesi ile 7 günlük toplantı, eylem ve etkinlik yasaklama kararı almıştır. Toplantıya gözlemci olarak bir arkadaşımızın rahatsız olması nedeniyle şube sekreterimiz Adil Bahtiyar yalnız katılmıştır. Tespitlerimiz; Akçay Mahallesine gidildiğinde mahalle girişlerinin polis ve jandarma tarafından ablukaya alındığı görülmüştür. Mahalleye girişte herkese kimlik kontrolu yapılmış ve ikameti mahallede olmayanların girişine izin verilmemiştir. İHD gözlemcisi arkadaşımız bunu bildirmesine rağmen mahalleye girişi engellenmiştir. Daha sonra yaya olarak toplantı alanına ulaşmıştır. Toplantı öncesi mahalle sakinlerinin büyük çoğunluğu maden işletmesinin açılmasına karşı olduklarını yüksek sesle dile getirmişlerdir. Toplantıyı yapacak heyet toplantı yerine geldiğinde halkın tepkisiyle karşılaşmış bunun üzerine polisler müdahalede bulunmuştur. Gelen heyetin kapalı yere alınıp kapının halka kapatılması nedeniyle ve toplantının içerideki görevlilerce yapılıp tamamlanacağı düşüncesiyle tepkiler artmıştır. Bundan sonra polisler sert müdahalede bulunmuş ve 9 kişi gözaltına alınmıştır. Gözaltılar sonrasında içeride toplantının yapılmadığına dair bir tutanak tutulduğu toplantının yapılmayacağı ilan edilmiştir. Gözaltına alınanlardan köyde ikamet eden 5 kişi gözaltı aracından indirilerek serbest bırakılmış diğer 4 kişi ikamet adreslerinin Akçay Mahallesi olmaması nedeniyle aracın içerisinde ters kelepçe takılarak emniyete götürülmüş ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılmışlardır.' İHD raporunun sonuç ve değerlendirme bölümünde ise 'Amanos Dağları´na açılan maden ve taş ocakları çevreye zarar vermiş büyük bir çevre tahribatı yaratmıştır. Açılan ve planlanan termik santraller ve maden ocakları ithal edilen Angusların İskenderun Limanı´ndan getiriliyor olması İskenderun´da ciddi çevre sorununa neden olmuştur. Planların gerçekleşmesi durumunda İskenderun ve çevre ilçelerde sağlıklı bir yaşam sürdürmek neredeyse imkansız hale gelecektir. İskenderun Kaymakamlığı´nın ÇED Toplantısı öncesi aldığı toplantı yasağı kararı ÇED toplantısını kapsamamıştır. Bu anlamda daha önce Arsuz Hüyük Mahallesinde yapılan ÇED Toplantısı öncesi Arsuz Kayamakamlığınca da pandemi gerekçe gösterilerek aynı kararın alınmış olması bunun il genelinde idari bir tutum olduğunu göstermektedir. Toplantı yapılacak mahalleye bu kadar çok sayıda polis ve jandarma yığınağı yapılması ve alanda gösterilen demokratik tepkilere karşı sert müdahalede bulunulup gözaltılar yapılması, yapılan gözaltılar sonrasında ikameti mahallede olanların bırakılıp diğer doğa savunucularının emniyete götürülmesi insan hakları açısından kabul edilemez. Yapılan ÇED toplantılarında halkın katılımı ve görüşlerini ifade etmesi bakımından baskıcı olmayan demokratik bir ortamın sağlanması ve halkın görüşlerinin esas alınması gerekmektedir'
'İçeri girdik, o tutanağı tutturduk'
Partisinin ilçe binasında, 11 ilçe başkanı ve il başkanı ile birlikte düzenlediği basın toplantısında konuşan CHP İskenderun İlçe Başkanı Yusuf Mansuroğlu, kentin Akçay mahallesinde yapılması planlanan 207 futbol sahası büyüklüğünde ve toplam 148 hektar alanı kapsayan taş ocağı ve kırma tesisinin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Toplantısı, valilik ve kaymakamlığın getirmiş olduğu toplantı yasaklarına karşın ısrarla yapılmak istendiğini savunmuştu. Siyasetçiler, bilik insanları, çevrecilerin toplantıya alınmak istenmediğini, ÇED toplantısına katılımın sadece mahalle sakinleriyle sınırlı kalması için, yasaklar gerekçe gösterilerek katılımın engellendiğini ve bu halkın doğru bilgi alma hakkını engellediğini ifade eden Mansuroğlu, 'Çevresine ve geleceğine sahip çıkma kararırlığını gösteren bölge insanımızın yoğun ve haklı talepleri ile istediklerini alamayanlar, kapısına polis diktikleri kahvehanede toplantı tutanağı hazırlamışlardır. Çok acıdır, yöneticilerimizle, gençlik ve kadın kollarımızla birlikte gittiğimizde içeri alınmak istemedik. Kaymakamlık ve emniyet müdürü ile yaptığımız görüşme sonrası belli bir sayıda, benim ve bir grubun içeri girmesine izin verildi. İçeri girdiğimizde kendimizi bir terör bölgesinde hissettik; İki üç sıra askeriye, polis, jandarma, özel tim, çelik kuvvet vardı. Akçay, bugüne kadar hiçbir olayan yaşanmadığı bir yer. İnsanlar kendi bölgelerinde temiz hava solumak, temiz su içmek, ağacına, doğasına sahip çıkmak ve gelecek nesillere bunu miras olarak bırakmak istiyor. Bu kadar basit bir talep. Oraya gittiğimizde sanki bir terör saldırısı var, görüntüsü vardı. Biz de müdahale ettik, dedik ki; bu insanlar terörist değil, lütfen terörist muamelesi yapmayın, bu insanlara. Bu insanlar ekmeğinin peşinde olan, temiz çevrede yaşamak isteyen insanlar. En azından bu konudaki taleplerini özgürce dile getirsinler. Ona bile müsade etmek istemediler. Yaptığımız baskılar sonucu, ben, belediye meclis üyeleri, çevreciler içeri girdik, o tutanağı tutturduk, ama tutturana kadar orada anlaşılmaz bir dirençle karşılaştık. Ne acıdır hedef gösterilerek değil, ama oradaki halk ve ben darbelere maruz kaldık. Kafamıza vücudumuzun çeşitli yerlerine copla saldırdılar. Ben aldığım her darbeyi bir şeref madalyası olarak taşıyacağım, ama oradaki halkın aldığı darbeleri hiç affetmeyeceğim. Demek ki bizler olmasaydık, oradaki halk meydan dayağı yiyecekti. Ben bu muameleyi yapanların, buna çanak tutanları hepsini kınıyorum. CHP olarak sonuna kadar bu işin faili, bu emri verenler gerekli cezayı alana kadar bu işin peşini bırakmayacağız. Bu konuda namus şeref sözü veriyorum, size' açıklamasını yapmıştı. Bir internet sitesinde yayımlanan habere göre, CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç da, 'Mahalle sakinlerinin köylülerin, halihazırda var olan maden ve taş ocaklarından rahatsız olduklarını, meyve bahçelerine, zeytin ağaçlarına ve yaylalarında suyun kullanılamaz hale geldiğini topraklarını korumak istediklerini belirtmeleri üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü yetkileri ÇED yönetmeliğinin ruhuna aykırı bir şekilde kahvehaneye girerek kapalı kapılar ardında gizli bir şekilde tutanak tutmaya çalışmış, çevre örgütlerinin, mahalle halkının itirazlarını değerlendirmemiş, halkın kolluk kuvvetleri ile karşı karşıya gelmesine, arbede ve göz altıların yaşanmasına sebep olmuşlardır' değerlendirmesini yaptı.
11 muhtar ve 1 dernekten ortak açıklama
İskenderun´daki bazı muhtarlar da Akçay sınırlarında yapılması düşünülen taş ocağı, kırma tesisi ve açık depolama alanı ile ilgili projenin 969 hektarı kapsadığını ve yörede taş ocağı ile maden ocağı tesisleri istemediklerini ifade etti. Açıklamaya imza atan 11 muhtardan 2´sinin, ÇED toplantı tutanağında da imzası bulunuyor. Kentin kırsalındaki mahallelerden 11 muhtar ve bir dernek başkanının imzaladığı açıklamada şunlara yer verildi: 'Akçay, Güzelçay, Fatih Sultan Mehmet, Bekbele, Orhangazi, Çınarlı ve Bitişik mahallelerine kayıtlı ve bu mahallelerde ikamet eden vatandaşlarız. Bizler bu vatanın taşıyız toprağıyız. Devletimize bağlılık bizim için kutsaldır. Bizler toprağa, bayrağa, vatana ve özgürlüğe aşık insanlarız. Memleket için, vatan için en çok polis ve uzman asker veren aileleriz. Senenin en az 6 ayını yaylalarımızda hayvancılık ve meyvecilik yaparak geçiren, doğayı koruyup kollayan, vatandaşlarız. Ormanlarımız ve su kaynaklarımız hayatımızın can damarıdır. Orman ve su olmazsa nasıl oksijen alır, nasıl yaşarız. Bizler Madenciliğe karşı değiliz. Ama doğanın, yaylalarımızın, yollarımızın, ormanlarımızın ve su kaynaklarımızın hoyratça yok edilmesi, kirletilmesi ve yaşanılmaz hale getirilmesine karşıyız. Devlet kendi ayağını kolunu, bu kadar tepki olmasına rağmen keser mi? Madencilik için bu memleketi terk mi edelim? İskenderun Yarıkkaya tarafında taş ocakları ve mermer ocağı, Orhangazi mahallesinin üst kısmında taş ocağı, Akarca mahallesinin üst kısımlarında malzeme ocakları, Akçay mahallesinin büyük Kösür dağının tepeve eteklerinde olivin maden ocakları ve tahtır dağında yeni ruhsatı alınan mermer ocağı var iken, şimdi de Akçay mahallesinin Avluk yaylasının, Bekbele yaylasının ve bitişik yaylasının yerleşim alanının olivin maden ruhsat sahası içerisine kaldığını ve yeni olivin maden ocaklarının yaşam alanımızda açılacağını görüyoruz. Mevcutta Kösür dağında bulunan maden ocağında yapılan patlatmalardan dolayı taşlar yuvarlanmakta, gürültü yapmakta ve köylülerimiz rahatsız olmakta, üstelik yaylalarımız ve Kösür dağı göçmen kuşların konaklama ve geçiş noktasında bulunmaktadırlar. Ruhsat sahası kapsam alanı içerisinde kalan, doğal yaşam alanında, çok özel yaban hayatı barındırmakta olup, özelikle Karaca türü geyik ve sarı siyah benekli semendere ve ayrıca Amanos Geyik Böceği yaşam alanıdır. Kayrak mevkiinde yaylağımız, Elmadağ yaylasında kara tepede paraşütle atlama pistimiz var. Bu bölgeler turizm açısından potansiyeli olan doğa harikası yerlerdir. Yaylalarımızda yeni maden ocakların açılması ve ruhsat sahalarının köylerimizi, yaylalarımızı, su kaynaklarımızı, yollarımızı içine alacak şekilde genişletilmesi bizleri huzursuz etmektedir. Hayvancılığımızı bitirme noktasına getirecektir. Kanuna uygun yapılmayan bu ruhsat sahalarının iptali için gerekli kanuni işlemlerin yapılmasını arzu etmekteyiz. Haritada görüldüğü üzere sincerli pınar ve yılan suyu mevkiindeki su kaynaklarımızın üzerinde yeni ocak açılması ve depolama alanı oluşturulması mevcut içme suyu kaynaklarımızı kirletip yok edecektir. Akçay deresinin doğduğu, Bostancı deresi su kaynakları üzerinde kurulması düşünülen olivin maden ocağı Ahmet Tor Askeri Kışlası, Bekbele, Orhangazi ve Çınarlı mahallelerinin içme suyu ihtiyacının tamamının karşılandığı bu kaynakların kirletilmesi ve yok edilmesine neden olacaktır.Bu bölgenin toprak yapısı kireç taşıdır.Burada yapılacak patlatmalar su kaynaklarının kaybolmasına neden olacaktır. Kösür Dağı, yılan Suyu mevkiindeki maden ocağı depolama alanı ile yeni açılacak maden sahası arasındaki yol güzergahı Avluk yaylası yerleşim alanı içindeki yoldan geçmektedir.Bu yollar dar ve mahalle içidir.Yüksek tonajlı kamyonların buradan geçmesi hem gürültü, hem yolların bozulması ve trafik kazalarına neden olacaktır. Haritada görüldüğü üzere Kösürdeki şarlak pınarı, sincerli pınar ve yılan suyu, Koçcağız pınarı, Gündeğmez pınarı, Kaşbaşı pınarı, Hallı deresi pınarları ve Akçay deresinin doğduğu Bostancı pınarları tamamen kirlenip yok olma durumundadır. Gerekli tedbirlerin alınarak bu kaynakların korunması, yaylalarımızın ruhsat sahası dışına çıkarılması, mevcut yayla yollarımızın bozulmaması ve kazalara neden olmaması için madenciler tarafından kullanılmaması, doğanın tahrip edilmemesi için yeni maden ve taş ocağı ruhsatı verilmemesi, patlatma olayının yapılmaması ve görüntü kirliliğinin önlenmesi için Su kaynakların bulunduğu ve beslendiği alanlar, Karaçay, Koca dere, Akçay deresi, Bostanca deresi, Daz, Radar bölgesi, dağlarımız ve paraşütle atlama merkezi milli park ilan edilmelidir.'
DAÇE, Maden Kanununda 14. maddenin iptalini istedi
Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri (DAÇE) gönüllü avukatı İsmail Hakkı Atal, Danıştay içtihatı doğrultusunda, Hatay´daki alanların oda arasında bulunduğu 606 maden sahası ihalesinin iptaline ilişkin Ankara İdare Mahkemesine dava açtıklarını açıkladı. Maden kanununun bir maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptalini istediklerini belirten Atal, dava dilekçesinde şunlara yer verildiğini açıkladı: 'Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü´nün yapmak zorunda olduğu toplumsal maliyet analizi, kümülatif etki çalışmasını yapmadan ve Anayasanın 166 maddesiyle devlet görevlilerine yüklenen planlama görevini yerine getirmeyip anayasaya aykırı şekilde, hiçbir hesap-kitap ve herhangi bir strateji olmaksızın, tüm maden projelerini kabala-toptan ihaleye çıkararak yaptığı bu işlemler halkımızın hayatını tehdit etmektedir. Zira biliminsanları, yaygın ormansızlaşma, tarımın kontrolsüz genişlemesi, yoğun çiftçilik, madencilik ve altyapı gelişiminin corona virüs salgınlarına yol açacağını tespit etmişlerdir. Ağustos 2020´de ise madenciliğin yok ettiği orman alanları ve diğer doğal ekosistemlerde, covid 19 virüsünün 2.5 kat arttığı ve virüslerin insanlara bulaşma riskinin de yüzde 70 arttığı bilimsel olarak ispatlanmıştır. Diğer yandan, aynı havza-aynı ekosistem içinde bulunan tüm madenlerin projelerinin kümülatif etkisi hesaplandıktan sonra, o havzanın kaldırabileceği kadar maden ruhsatı verilmesi Danıştay içtihatları gereği zorunlu olmasına rağmen MAPEG bu gerekliliği de yerine getirmemektedir... Tek bir maden projesiyle 300 bin-500 bin, 1 milyon ağacı kesebilen madencilik projeleri; Anayasamızın 169. maddesiyle ´devlete yüklenen ormanların korunması ve geliştirilmesi ödevini´ engellediğinden, şirketlerin yaşam alanlarımıza saldırmasına neden olan Maden Kanununun 14. maddesi Anayasaya aykırıdır.'
9006,55%0,68
34,28% 0,06
37,26% 0,10
3073,15% 0,08
5014,38% 0,00